Merhaba! Bu yaz Paris’te 33. Yaz Olimpiyatları düzenlendi. Biz de bu sayımızda, Olimpiyatları merkeze alarak kadın sporcuların oyunlar serüveninde yaşadıklarını ve Türk sporcuların bunun neresinde olduklarını özetlemeye çalıştık. 21 Temmuz 2024 günü büyük bir iş kazası nedeni ile camiamız maalesef genç bir üyesinin, Mehmet İrfan Güler’in ölümü ile derin acı yaşadı. Onun anısına arkadaşları ve hocaları, duygularını anlattıkları bir yazı kaleme aldılar. Biz de tekrar onu anıyor ailesine sabırlar diliyoruz. Kitap ve film tanıtımı olarak bu kez farklı bir yapı izledik. Olimpiyatlarda yarışan kadınların başarıya neler pahasına ulaştığını anlamamızı sağlayacak iki film aldık listemize. Ayrıca bir roman ve ondan uyarlanmış bir film incelemesi sunuyoruz. Hepimize iyi okumalar, iyi seyirler. Son söz olarak; kendi yaşamından ve sevdiklerinin geleceğinden endişe etmeden yaşamanın, doyasıya gülmenin, hayallerini gerçekleştirmek için gereken imkanlara güvenle ulaşmanın ve umut edebilmenin tüm bireylerin ve tüm kadınların temel hakkı olduğunu vurgulamak istiyoruz. Bu hakka engel olan her türlü anlayışı ve son günlerde gerçekleşen, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet olaylarını kınıyoruz. Sonraki sayıda görüşmek üzere. İyi okumalar, PMO Kadın Çalışma Grubu PEMBE BARET Petrol Mühendisleri Odası Kadın Çalışma Grubu Bülteni İÇERİK SAYFA 1-2-3 Olimpiyatlar ve Kadın SAYFA 4-5-6 Okuduklarımız, İzlediklerimiz, Önerdiklerimiz SAYFA 7 Anma Mehmet İrfan Güler Bültenimizde yazı veya içerik paylaşmak ya da bülten hakkında geri dönüşlerinizi iletmek isterseniz pmo@pmo.org.tr adresine yazabilirsiniz. Ekim 2024, Sayı: 3 Bültenimizin yayına hazırlanması sürecinde TUSAŞ Kahramankazan tesislerine düzenlenen terör saldırısında kaybettiğimiz şehitlerimize rahmet, ailelerine sabırlar diliyoruz. Ayrıca, eşinden gelen çiçeği almak için gittiği kapıda hazin bir şekilde hayatını kaybeden makine mühendisi arkadaşımız Zahide Güçlü Ekinci’yi de sevgiyle anıyoruz. Terörü Lanetliyoruz OLİMPİYATLAR ve KADIN Dört yılda bir düzenlenen, kökleri antik dünyaya dayanan bir spor şöleni olimpiyatlar. Öyle bir olay ki oyuncular ve ülkeler için değil madalya almak sadece katılabilmek bile onur sayılıyor. İzleyiciler açısından ise hayatlarının en önemli anılarından biri... 2024 yılında Paris’te düzenlenen oyunlar ise eşit kadın erkek sayısı ile en eşitlikçi Olimpiyat olarak tarihe geçti. Uzun süredir erkeklerin yarıştığı her dalda kadınlar da yarışabilir iken şimdi çıta yeni seviyeye çıkmış durumda. Biz de bu sayımızda Olimpiyat oyunları tarihinde kadın yarışmacıların bugüne gelene kadarki tarihine kısaca bakalım dedik. Sayfa 1 Olimpiyat tarihi 3 döneme ayrılıyor. Antik, Oyunsuz ve Modern... Yazılı belgelere göre oyunların başlangıcı M.Ö 776 yılı olarak kabul ediliyor ama arkeolojik veriler bunun çok daha eskilere dayandığını söylüyor. Şimdiki gibİ değişik ülke kentlerinde değil sadece Olimpiya’da yapılan bir etkinlik. MS.393 yılında İstanbul’da oturan Roma İmparatoru I. Theodosius tarafından sona erdiriliyor. Sadece özgür Yunan erkeklerin katılabileceği etkinlikler bunlar. Yunanistan Roma idaresine geçince Roma yurttaşları da yarışmacı olmaya hak kazanıyorlar. Kadınlar yarışacak atların sahibi ve eğitmeni değilse stada giremiyor, cezası ölüm. Yine de bazı istisnalar olmuş, örneğin Sparta kralının kızı Kyniska’nın adı bir çok yerde ilk olimpiyat kazanan kadın olarak geçiyor ama o zamanlar kazanan sürücü değil atların sahibi olduğu için Kyniska’nın stada adım atmadan kazanan olması olası. Ama yine de bronzdan heykelini olimpiyat stadına diktirerek günün normlarını kırması açısından değerli. Söylemek gerekir ki Sparta’da zaten kadınların spora teşvik edildiği biliniyor. Zaten kadınlar kendileri yollar açmışlar. Zeus’a adanan Olimpiyatların yapıldığı yıllarda kadınlar tarafından Hera adına Hera Oyunları yapıldığı biliniyor. Bu oyunların yapıldığı stad ise ayrı ve erkeklerinkine göre daha küçük. Olimpiyatsız dönem: MS.393 ve 1896 yılları arasını kapsıyor. Bu dönemde olimpiyat oyunları yok ama Anadolu’da birçok kentte çeşitli spor oyunları düzenlenmeye devam ediliyor. Bu süreçte kadın rollerinde de gel-gitli değişimler oluyor. Rönesansta kadının daha görünür olması, Fransız devriminin kadınlara tanıdığı özgürlükler olumlu gelişmeler iken İngiltere’de kadının görevinin çocuk doğurmak ve evi yönetmek olarak tanımlandığı, spor gibi aktiviteler yapmanın yasaklandığı uzun bir Viktorya Dönemi var. Bronz koşan Spartalı kız figürü MÖ: 520-500 OLİMPİYATLAR ve KADIN Önceki Sayfadan Devam Sayfa 2 Modern Olimpiyatlar: Fransız asili Coubertin’in girişimleri ile 1896 yılında Atina’da başlayan ve günümüze kadar savaş, pandemi dışında düzenli olarak yapılan oyunlarda başlangıçta yarışmacı olarak yine resmi olarak kadın yok. Ama belgelerde Stamatia Revithi adında bir kadın adı geçiyor. Ekonomik nedenlerle Maratonda yarışmak için kente geliyor ama yarışa kabul edilmiyor, o yine de ertesi gün şahitler önünde bu mesafeyi koşuyor. Fakat yine de stada alınmıyor. Ama 1900 olimpiyatlarında resmi olarak yarışan bir kadın oluyor. Zaten Coubertin de kadın sporuna karşı. Buranın erkek sporculara uygun bir ortam olduğunu kadınların sadece onlara yardımcı olarak stadda bulunabileceğini öne sürüyor. Ama Allice Millat gibi aktivist kadınlar sayesinde bunu başaramıyor. Erkeklerin müsaade ettiği çerçevede, yerleşik kadın algısını sarsmayacak düzeyde sınırlandıran bakış açısına karşı Kadınlar Spor Federasyonu kuruluyor (1921). Bu dönemde Hera Oyunları benzeri karşılaşmalar yapılmaya başlanıyor. Kadın katılımı ve kadın söz hakkı 1970’lerde feminist akımın etkisi ile ivme kazanıyor. 1991 yılında alınan kararla Olimpiyata dahil edilen her yeni spor dalının kadınlar içinde olması zorunlu hale getiriliyor. Olimpiyatlarda Türk Kadınları Olimpiyatlara katılan ilk kadın sporcular Halet Çambel ve Suat Fetgeri Aşeri’dir. İkisi de 1936 Berlin Olimpiyatlarına eskrim sporunda yarışmışlardır. Türk arkeolojisinde önemli bir yere sahip olan sporcu ve bilim insanı kimliği ile genç nesillere on yıllardır ilham kaynağı olan H. Çambel’i daha yakından tanımak isteyenler için bağlantılar kısmındaki verilen adresten yararlanabilirler. 1936’dan sonra kadın oranı bir artış eğilimi izlese de ilk madalya 1996 Judo’da Hülya Şenyurt ilk altın ise 2004 yılında halterde Nurcan Taylan ile gelmiştir. 2. altın ise 2020 Tokyo’da artık çok popüler bir sporcu olan Busenaz Sürmeneli tarafından alınmıştır. Olimpiyat denince akla gelen Yaz Oyunları olsa da IOC Kış ve Paralimpik, Gençlik Oyunları da düzenliyor. Kış Olimpiyatları 1924 yılından itibaren düzenleniyor. Henüz hiç madalyamız yok. Paralimpik ise o senenin Yaz veya Kış oyununa göre engelliler için düzenlenen paralel oyunlar. İlk 1960 yılında yapılmış. İlk altını alan kadın sporcumuz 2008 Beijing’de Okçulukta Gizem Girişmen olmuş. 2012, 2016 ve 2024’te okçuluk ve halterde ilk sırada yer alan kadın sporcular var. Ama Paralimpik Olimpiyat tarihimizin en büyük başarısı da Kadın Golbol Milli Takımında geldi. 3 sene üst üste kürsünün en üstünde yer alarak kadın sporunda Voleybol Takımının yarattığı mutluluğu devam ettirdiler. --- Ülker Aydın Kalfa Daha fazla okuma ve izleme için; Hidden women of history: Kyniska, the first female Olympian Türkiye'deki kadın sporcuların ilham kaynakları: Halet Çambel ve Suat Fetgeri Aşeni Sunay Akın: Olimpiyatlara Katılan İlk Kadın Sporcumuz: Halet Çambel The Evolution of Turkish Women Throughout Olympic History: A Journey from Past to Present Gender Equality Through Time Factsheet: Women in the Olympic Movement OLİMPİYATLAR ve KADIN Önceki Sayfadan Devam Sayfa 3 OKUDUKLARIMIZ, İZLEDİKLERİMİZ, ÖNERDİKLERİMİZ... Yazan: Vigdis Hjort Çeviren: Dilek Başak Goodreads Puanı: 3.9 (17.000 ratings) Sayfa Sayısı: 309 İlk Baskı: Ocak, 2016 MİRAS Ailesinden yıllardır uzak yaşayan Bergljot’un babasının ölümüyle birlikte miras olarak kalan 2 kulübenin haksız paylaşımında hiç iddiası olmamasıyla başlıyor kitap. Yıllar içinde kendini tek başına dönüştürdüğü kadının çocukluğunun sesi olmasına inanarak hikayesini onu yıllardır yok sayan, hiç olmamasını olmasına yeğleyen kardeşleri ve bencilliğini her şeyin önünde tutan annesiyle yüzleşmesiyle bitiyor. Bazen kesik cümlelerle bazen tek cümlelik sayfalarla yazarın kurgusuna değil de güncesine ortakmışcasına gelen o his, bu coğrafyalardan aslında çok da uzak olmayan “kol kırılır yen içinde kalır” deyiminin empatisi oluyor. Yayınlandığı zaman Norveç’te büyük yankı uyandıran “Miras” içimizi buz kesse de okumaya değer. İyi okumalar --- Gamze Kasapoğlu KİTAP Sayfa 4 FİLM Yönetmen: Michel Franco Başroller: Jessica Chastain, Peter Sarsgaard IMDB Puanı: 6.7 Süre: 1 s. 43 dk. Nereden İzlenir: Mubi MEMORY (HATIR) Sosyal hizmet görevlisi olarak çalışan Sylvia, hayatını işi, kızı ve alkol bağımlılığı için gittiği toplantılar etrafında sürdürür. Ablasının ısrarıyla gittiği lise toplantısında demans hastası olan Saul ile karşılaşır. Hatırlamak istemediği geçmişten kopup geleceğe bakmaya çalışmakla, mutlu bi geçmişin içinde yaşayıp geleceği unutmanın buruk birlikteliğini izletir yönetmen. İzlerken yürek burksa da, İyi seyirler. --- Gamze Kasapoğlu OKUDUKLARIMIZ, İZLEDİKLERİMİZ, ÖNERDİKLERİMİZ... SOMETHING DIFFERENT (O NECEM JINÉM) Film eski adı ile Çekoslovakya'da yaşayan ve hayatları tamamen ayrı iki kadın karakterin hikayesini iç içe anlatıyor. Bir yanda ev hanımı Věra, diğer yanda ise gerçek hayatta Olimpiyat altın madalyalı Eva Bosáková tarafından canlandırılan Olimpiyat jimnastikçisi Eva. Věra kendini evine adayan, evde çalışan ve tek oğluna bakmanın tüm sorumluluklarını üstlenen, ama zamanla giderek hayal kırıklığına uğrayan bir anne. Kocası bütün gün dışarıda çalışan, karısının çabalarını takdir etmeyen, eve geldiğinde yaptığı tek şey gazete okuyup futbol izlemek olan bir adam. Eva kariyerinin son yarışmasına hazırlanan bir jimnaktikçi. Ancak antrenöründen baskı görmekte ve devam etmek için motivasyonunu yitirmektedir. İki kadının hayatı, Eva'nın kariyerini ve Věra'nın evliliğini sorgulamasıyla varoluşsal bir krizle sarsılır. Bu krizler, karşılaştırma kesitleriyle vurgulanan inişler-çıkışlar, benzerlikler ve farklılıklarla kesiştirilerek anlatılmaktadır. FİLM Sayfa 5 Önceki Sayfadan Devam Kadın yönetmen Věra Chytilová bu ilk uzun metrajlı filminde her iki karakterin de hayal kırıklıklarını anlatırken, kadınların tanınmadığı, tanındığında ise bunun geçici olduğu, erkeklerin egemen olduğu iki dünyayı paralel olarak ortaya koyuyor. Film ayrıca Çek Yeni Dalga akımını başlatan filmlerden biri kabul ediliyor. Filmin belgesel tarafında yer alan jimnastikçi Eva Bosáková, 1956 Olimpiyatları'nda denge aletinde amuda kalkarak yarışan ilk kadın jimnastikçi olarak tanınmaktadır. --- Demet Erbaş Tanghe OKUDUKLARIMIZ, İZLEDİKLERİMİZ, ÖNERDİKLERİMİZ... GENÇ KADIN VE DENİZ (YOUNG WOMAN AND THE SEA) 1924 yılında yüzmede Olimpiyat altın madalyası aldıktan sonra Manş Denizini yüzerek geçmeyi hedefleyen Gertrude (Trudy) Ederle’nin hikayesi. Karşılaştığı zorluklara rağmen 1926 yılında hedefine ulaşır ve kanalı ilk defa yüzerek geçen kadın ünvanını alır, hem de kendisinden önce bunu başaran 5 erkekten yaklaşık 2 saat daha kısa sürede yüzerek. Sayfa 6 FİLM Önceki Sayfadan Devam Trudy 19 yaşında, New York’ta büyümüş, Alman göçmeni bir ailenin kızı. Bir kadın olarak önüne çıkan cinsiyetçi engellere, hatta ona zorla atanan antrenörünün sabotajlarına ve basın tarafından alay konusu olmasına rağmen pes etmez. Dondurucu su, öngörülemeyen gelgitler, akıntılar ve denizanası sürüleri gibi fiziksel engellerin yanı sıra etrafını saran yaygın cinsiyetçilikle de mücadele eder ve amacına ulaşır. Ailece izleyebileceğiniz, cesaret ve azim temaları sadece sporla ilgilenenler için değil, bir hedefin peşinden giden her genç kadına ilham olabilecek bir film. --- Demet Erbaş Tanghe İ TÜ Petrol ve Doğal gaz Mühendisliği 2021 yılı mezunu sevgili meslektaşımız Mehmet İrfan Güler, petrol sahasında yaşanan beklenmedik bir kaza sonucu aramızdan ayrıldı. Onu yakından tanıyan arkadaşları ve bölüm hocaları, İrfan’ın hayatlarına kattığı güzellikleri ve onun içtenliğini birkaç cümleyle anlatmak istediler. “Yüksek yapalım kankaa” diyerek, mezuniyet sonrası umutsuz olan bizleri yükseltmeye çalışan, hayalleri ve hedefleri doğrultusunda ilerleyen, gözü kara, çok sevdiğimiz bir arkadaşımızdır.” - Deniz “İrfan, herkesin dilinden anlamaya çalışır, en zor anlarımızda yanımızda olurdu. Onunla konuşmak hepimize rahatlık verirdi, anlaşıldığımızı hissettirir, küçük bir şakasıyla hemen moralimizi düzeltirdi. Varlığıyla hepimize destek sağlardı.” - Fadime “O güleç yüzüyle bahar getirir gönüllere, kalp kırmayan mümtaz bir kişilikti can dostum İrfan. İşini seven, mühendisliğin hakkını vermeyi gaye edinmiş, katma değeri yüksek ve inovatif biriydi. Hayat sadece iyileri mi alır bizden, yoksa iyiler midir sadece akılda kalan? Kalbimdesin daima”. - Furkan “Bir şekilde halledeceğiz kankam, sen üzülme! der, hayatı dolu dolu yaşar, bulunduğu her anı keyifle güzelleştirirdi İrfan. İşini çok seven, idealist, çok da örnek bir mühendisti. Seni çok özledim, çok seviyorum can dostum”. - Ece “Mehmet İrfan Güler’in kaybı, tüm Bölümümüz, Maden Fakültemiz ve Üniversitemiz için derin bir acı ve üzüntü kaynağı olmuştur. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine, arkadaşlarına ve tüm sevdiklerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. Bu zor dönemde yanlarında olduğumuzu bilmelerini isteriz. İrfan, daima güzel anıları ve başarıları ile hatırlanacak ve kalbimizde yaşayacaktır”.- İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri Sevgili İrfan, enerjin, dostluğun ve mesleğine olan bağlılığın her zaman hafızalarda kalacak. Seni her zaman sevgi ve özlemle anacağız. Mekânın cennet olsun, camiamızın başı sağ olsun. ---- Didem Korkmaz Başel ANMA Sayfa 7