1 2 Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Meydan Medya Müessesesi İslam Devleti’nin Resmî Sözcüsü Muhacir Şeyh Ebu Hamza El-Kureyşi’nin (Allah Onu Korusun) “Allah Onları Yerle Bir Etmiştir, Kâfirlere de Bu Akıbetin Benzerleri Vardır” Başlıklı Konuşmasının Türkçe Tercümesini Sunar Tarih: 27.01.2020 M - 02.06.1441 H Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden Allah'a sığınırız. Allah her kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur. Her kimi de saptırırsa onu da hidayete erdirecek yoktur. Allah'tan başka ilah olmadığına, O'nun tek olduğuna ve ortağının olmadığına şehadet ederim. Muhammed'in O'nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet ederim. Bundan sonra; Allah şöyle buyurmuştur: “Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. O, Allah'a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, Rasûlü’nü hidayetle ve hak dinle gönderendir.”1 Şanı yüce olan ve isimleri mukaddes olan Allah, kâfirlerin O'nun nurunu söndürme girişimlerine olan isteklerini zikretmiştir. İşte bu, onların Muvahhidlere karşı düzenledikleri askeri ve medya operasyonları ile kendisi için çabaladıkları şeydir. Bu, bütün alanları kapsayan bir savaştır. Bunların hepsi O'nun rahmetiyle yayıldıktan ve Muvahhidlerin hidayet nuru olduktan sonra Allah'u Teâlâ'nın nurunu ağızlarıyla söndürme isteklerinden dolayıdır. İslam Devleti’ni en kötü kusurlarla ve töhmetlerle itham etmek, İslam Devleti’nin hakikatini, akidesini ve dini savunmak için Allah yolunda yaptığı cihadını bulandırmak, O'nun kelimesinin yücelmesi için kanlarını ucuza sayan ve vücutları parçalanan İslam Devleti önderlerini ve askerlerini karalamak için kanalları yönlendirdiler ve tağutların âlimlerinin ve rezilliğin yardımcılarının sakallarını ve sarıklarını satın aldılar. Onların bütün operasyonlarına rağmen Allah'ın nuru hala yanmaktadır ve Muvahhidlerin cihadları hala O'nun lütfuyla devam etmektedir. Haçın koruyucusu Amerika'ya ve onun uşakları olan Arap ve Acem yöneticilerine şöyle diyoruz: Savaş Irak'ta Felluce'nin, Ramadi'nin, Bağdat'ın, Kuzey Bağdat'ın Güney Bağdat'ın, Diyala'nın Selahaddin'in ve Musul'un sokaklarında sınırlı olduğundan beri, İslam Devleti’ne karşı savaşı tecrübe ettiniz. Daha sonra da defalarca İslam Devleti’ni bitirdiğinizi iddia 1 Tevbe: 32-33 3 ettiniz ve açıkladınız. Her açıklamanızdan sonra da Allah'ın lütfuyla İslam Devleti’nin genişlemesiyle ve askerlerinin operasyonlarını sürdürmeleriyle şoka uğramaktasınız. Haçlılar, Irak topraklarına girmelerini kutlayıp, zanlarınca askerlerinin birkaç ay içerisinde geri döneceği kararlaştırılan bu kolay savaşa sevinerek takipçilerine vadettiği görevin yerine getirildiğini uçağında açıkladığında umutları boşa çıkan ve hüsrana uğrayan Amerika'nın tağutu Bush, askerlerinin zorlu görevlerinin daha henüz başlamadığını bilememişti. Ordusunun askeri üslerine saldıran istişhadcıların patlayıcı yüklü araçlarının şiddetli rüzgârları, onu sarhoşluğundan uyandırdı. Zırhlı araç konvoylarını parçalayıp eriten ve o araçların üzerinde olanları ya helak eden ya da hakir bir şekilde felç eden patlayıcı düzeneklerinin kükremeleri felaketinin şiddetini ona hatırlattı. Amerika'ya dönen tabutların görüntüleri, askeri cenazelerin sahneleri Amerika eyaletlerinde rutin olan olaylar haline dönüştü. Amerika’nın ekonomisi, sonu olmayan ve onların güçlerinin yetmediği bir savaştan dolayı yükselen büyük masrafları karşılamak için hızla kan kaybeder oldu. Yenilgiyle de olsa bu savaştan çıkmak Amerika'nın ve yöneticilerinin düşleri haline geldi. Riddet hükümetlerinin askerleriyle ve polisleriyle yeryüzünde fesadı yaymaya devam etmelerine, dinin Allah'tan başkaları için olmasına ve insanlar Allah'ın hükümlerinin dışında başka hükümlerle hükmediliyor olmalarına rağmen, birçoğunun savaşı Haçlılarla sınırlandırmaya çalıştıkları bir dönemde Mevlâ Subhanehu'nun “Müşrikler sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın.”2 emrini yerine getirerek gün geçtikçe artan operasyonları, yeryüzünde fitne kalmayıp dinin tamamı Allah'ın olması için ve savaşın toprak veya kavmiyetçilik veya Allah'ın indirdiklerinin dışında başka hükümlerle hükmetmek için olmaması için bütün müşriklerle savaşmaları ve İslam'a ve Müslümanlara karşı savaşan Hristiyanlara, müşrik Rafızilere ve yalan olarak Ehlisünnet Ve’l Cemaat’e kendilerini nispet eden mürtedlere karşı savaşmaları sebebiyle istişhadcıların emiri Şeyh Mücahid Ebu Mus’ab Ez-Zerkavi'nin (Allah'u Teâlâ onu kabul etsin) ve kardeşlerinin dönemi Amerika ve mürted uşakları için facia olmuştu. Bu, Allah 'nın Mücahid kullarını kısa bir sürede Allah'ın indirdiklerini insanların zihinlerine yerleştirmeye ve kök saldırmaya muvaffak kılması sebebiyledir. Çünkü onlar, sadece dille davet değil bilakis Allah'u Teâlâ'nın şeriatını hâkim kılmanın önünde engel olan herkesle savaşarak Allah'ın indirdiklerini yaşanır ve amel edilir kılmışlardır. Önceden de sonradan da lütuf Allah'ındır. Şeyh Zerkavi'nin (j) dönemi cihad farizasını ihya etme, doğru menheci beyan etme, bu menhec üzere Mücahidleri yetiştirme ve Allah'u Teâlâ'nın izni ile Kudüs'e ulaşacak olan İslam Devleti’ni ikame etme dönemi olmuştur. Nitekim Şeyh Zerkavi (j) bir konuşmasında şöyle demiştir: "Irak'ta savaşıyoruz. Gözlerimiz Kudüs'tedir." Allah'u Teâlâ Muvahhid kullarına İslam Devleti’ni ikame etmenin ilk adımını kolaylaştırmıştır. O da Mücahidlerin Şura Meclisi’ni oluşturmaktır. Haçlılara ve mürtedlere darbeler indirildikten bir süre sonra haçlılar Irak'taki Mücahidlerin emiri olan Şeyh Zerkavi'nin (j) öldürülmesinin ilan edilmesini kutladılar. 2 Tevbe: 36 4 Bunun cihadın sonu olduğunun, Mücahidlerin döneminin son bulduğunun ve haçlıların geçen senelerde gerçekleştirmekten aciz oldukları şeyleri gerçekleştirecekleri yeni bir dönemin başladığının propagandasını yaptılar. Allah onların sözlerini yalanladı, çabalarını boşa çıkardı ve selefi olan Şeyh Zerkavi'nin (j) vasiyeti üzere cihadlarını tamamlamak, saflarını sağlamlaştırmak, müşriklere ve mürtedlere karşı amellerini çoğaltmak için Şeyh Mücahid Ebu Hamza El-Muhacir'i (j) seçmelerinde Muvahhid kullarına yardım etti. Böylece Hilf'ul Mutayyebin ilan edildi ve Mücahidler Allah Subhanehu'nun kendilerini temkin sahibi kıldığı topraklarda Allah'u Teâlâ'nın şeriatıyla hükmeden İslam Devleti’ni ikame etmeye hazır koşullar buldular. Bunu Rablerine itaat için ve laik Kürt mürtedlerinin hükmettikleri Kürdistan iklimine benzeyen konfederasyon iklimini inşa etmek için yürütülen projeyi planlayan ve destekleyen mürtedler olan cihad aleyhine ve cihad ehli aleyhine fırsat kollayanların önündeki yolu kesmek için yaptılar. Bunun diğer bir amacı da körfez devletlerinin desteklerini ve riddet şeyhlerinin fetvalarıyla oluşturulan projelere bağlı olan sahavat gruplarının iç yüzlerini ortaya çıkarmak içindir. Bunun diğer bir amacı da başta İslami (olmayan) Parti olmak üzere demokrat ve mürted olan ihvan'ul Müfsidin'in içi yüzlerini ortaya çıkarmaktır. Bu gelişmeler, Amerika'nın yenilgisinin ve Amerikalıların hangi yolla olursa olsun Irak cehenneminden kaçma hazırlıklarının belirtilerinin apaçık olduğu bir zamanla eş zamanlı olarak gerçekleşmişti. Böylece emirliğine Şeyh Mücahid Ebu Ömer El-Hüseyni El-Kureyşi El- Bağdadi'nin (j) seçildiği Irak İslam Devleti ilan edildi. Haçlılar, sakince çekilme düşlerini bozan yeni bir kâbusla uyandılar. Bunun akabinde de Irak savaşında amaçladıkları hedeflerini gerçekleştirdiklerini ilan ettiler. Bu ilan, yeryüzünün bir kısmında etkili olan ve her yerde dini ikame etmek için hazırlanan İslam Devleti’nin varlığına rağmen olmuştu. Gözler Kudüs'e dikildi ve ona ulaşmak için çalışıldı. Allah'ın lütfuyla Muvahhidlerin operasyonları ne de hızlı arttı. İşgalci haçlının araçları yollarda enkaza dönüştü, askerlerinin vücut parçaları köprülere asıldı. Ta ki Mevlâ Subhanehu, Muvahhid kullarına Irak topraklarının geniş bir kısmını ele geçirme izni verdi. Böylece onlar orada efendiler oldular ve istedikleri gibi davranır oldular. Onların düşmanları ise korunaklı üslerde sıkışıp zorlukla hareket eder ve içinde korkarak ve ürkerek oturur oldular. Yine Allah'u Teâlâ Muvahhid kullarını demokrasi şirkinin hükmünü beyan etmeyi tamamlamaya ve seçim merkezlerini ve seçmenleri hedef almaya başlamaya muvaffak kıldı. Aynı şekilde Allah'a hamd olsun ki velâ ve berâ meseleleri de apaçık ve berrak oldu. Özellikle de tağutların, onların efendileri olan haçlıların ve Mücahidlerin kendilerini ve fertlerini tekfir ettikleri sahavat gruplarının destekçileri olan kâfir ordulara müntesip olanda, emniyet ve istihbarat birimlerine müntesip olanlarda ve polislere müntesip olanlarda olduğu gibi kendisini İslam'a nispet edenlerin kafir taifelere intisap etmeleri ve Müslümanlara karşı kafirlere destek olmaları konusu apaçık oldu. Mücahidler Müslümanlara onların hükümlerini beyan etmiş ve yüce Allah'a karşı olan küfürlerinden tevbe etmeleri için onlarla savaşmışlardır. Muvahhidlerin bu fiillerine karşı batıl ehlinin öfkeleri o hale ulaşmıştır ki, onların itibarlarını lekelemek, onları aşırıcılıkla ve haricilikle itham etmek için çabalamışlar ve bütün çabalarını savaşı sadece haçlılarla sınırlandırmak için harcamışlardır. Bundan dolayı da 5 mürtedlerle savaşmaktan geri duran Rafızîlere ve ehlisünnete müntesip olanlara “şerefli direniş” ismini vermişlerdir. Oysa onlar şereften, ismi dışında başka bir şey bilmemektedirler. Bu, Muvahhidleri, mürtedlerle olan savaşlarının şerefli olmamasıyla suçlamaktan başka bir şey değildi. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar. Bu aşamada haçlıların ve onların uşakları olan mürtedlerin, İslam Devleti’nin askerlerinin yeryüzündeki güçlerini yok ederek ve önderlerini öldürmek için çabalayarak İslam Devleti’ni bitirmek için acil bir plan üzerinde çalışmaları kaçınılmaz oldu. Bundan dolayı sahavat projesini finanse etmek için milyar dolarlar harcadılar, toprakları elde tutabilmek için Afganistan'dan binlerce asker çektiler, Müslümanlara karşı müşriklere yardım etme çağırısına sevinen grupları kendilerine çekmek için tağut dostlarının istihbaratlarından yardım aldılar. Birçok Mücahidin öldürülmesi ve esir edilmesi sebebiyle ve Mücahidlerden sağ kalanların çöllere çekilmeye mecbur kalmaları sebebiyle savahat imtihanı Irak İslam Devleti’ne ve askerlerine ağır gelmişti. Öyle ki Mü’minlerin Emiri Şeyh Ebu Ömer El-Hüseyni El-Bağdadi'nin ve Savaş Bakanı olan Şeyh Ebu Hamza El-Muhacir'in (Allah'u Teâlâ o ikisini kabul etsin) öldürülmeleriyle imtihan ağırlaşmıştı. Haçlılar ve mürtedler, İslam Devleti’ni bitirdiklerini zannederek yeniden kutlamalar yaptılar. Ancak onların sevinçleri uzun sürmedi. Çünkü hücumcu ve surları yıkan emir olan Mü’minlerin Emiri Şeyh Ebu Bekir El-Huseyni El-Kureyşi El-Bağdadi (j) ile şoke oldular. Çünkü Allah'ın lütfuyla Irak'ta Mücahidlerin operasyonlarının şiddeti hızlıca yeniden geri döndü. Haçlıların ve Rafızîlerden ve sahavattan oluşan mürtedlerin saflarındaki kayıplar yükseldi. Hatta bundan sonra haçlılar, hayal kırıklıklarının ve başarısızlıklarının eteklerini çekerek ve Irak'taki başarısız maceralarından sonra devletlerine, ordularına ve ekonomilerine isabet eden ve gittikçe kötüye giden yaralarını yalayarak Muvahhidleri bitirme hayallerinde hayal kırıklığına uğradıklarını ilan ettiler. Daha sonra Allah'u Teâlâ Irak'taki Müslümanların esirlerini kurtarmak, Şam'daki mustazaf kardeşlerine yardım etmek ve oradaki cihad bölgesini genişletmek için surları yıkma merhalesini ilan etmeyi İslam Devleti’ne kolaylaştırdı. Böylece "Irak Şam İslam Devleti" ilan edildi ve mürtedlere karşı savaş cephesi genişledi. Bu, Kudüs'e bir adım daha ilerleme olmuştu. Allah'u Teâlâ Muvahhid kullarına en büyük ümitlerinden birini ve cihadlarının en önemli hedefini gerçekleştirmeyi bahşetmişti. Bu ana kadar haçlılar İslam Devleti’nin değerini ve gücünü az göstererek yalan söylemeye, İslam Devleti’nin toprakları yeniden ele geçirmesini imkânsız olarak göstermeye ve sahavat deneyimini Şam'a taşıyarak kendilerine İslam Devleti’ni bitirmeyi arzulattırmaya devam ettiler. Dostları olan Şam sahavatıyla birlikte (Allah'u Teâlâ onları rezil etsin) İslam Devlet savaşçılarının Şam'ın kuzeyindeki ve batısındaki bazı bölgelerden çıkarılmalarını kutladılar. Bu gelişmelerin Allah'ın onlara olan tuzağı olduğunu idrak edemediler. Zira Mücahidler doğu bölgesini, Halep'i, Humus'u ve diğer bazı bölgeleri utanç ve dolar sahavatından temizlediler ve Allah'u Teâlâ'nın dinini ikame etmek için, orada Allah Subhanehu'nun şeriatıyla hükmetmek için ve inkâr edilmesi mümkün olmayacak şekilde İslam Devleti’nin yeryüzünde var olması için o topraklarda temkin sağladılar. Sonra Irak ve Şam'da Allah'ın Muvahhid kullarına fetihler bahşetmesinden dolayı, daha sonra Sykes-Picot sınırları kırıldı ve bundan dolayı ve İslami Hilâfetin iade edildiği ilan edilip Müslümanlar için Halife tayin edilmesinden dolayı kâfirlerin musibeti ağırlaştı. Böylece Müslümanlar farklı 6 beldelerde Halifeye biat ettiler. Dünyanın dört bir yanından Mücahidler, Mü’minlerin Emiri ve Müslümanların Halifesi olan Şeyh Mücahid Ebu Bekir El-Hüseyni El-Kureyşi El-Bağdadi'ye (j) biatlarını ilan ederek Hilâfetin kafilesine katıldılar. Böylece Müslümanların cemaati bir hakikat oldu ve İslam diyarı Müslümanların hicret yurdu haline dönüştü. İbrahim 'ın dininin takipçileri, demokrasi ve laiklik olarak özümsenen asrın en büyük fitnesini yerle bir etmek için çaba sarf etmeyi ihmal etmediler. Onlar demokrasinin ve laikliğin hükmünü ve bunlara inanç, söz ve amel olarak iman edenlerin hükmünü beyan ettiler. Zira demokrasi ve laiklik küfür olan bir dindir ve her kim de buna itikat, söz ve amel olarak iman ederse yüce olan Allah'a karşı kâfir olmuş olur ve hiçbir değeri de yoktur. Onlar insanları demokrasi seçimlerine katılmaktan, aday olmaktan ve demokrasinin küfür olan kanunları ve anayasaları gereğince referandumlara katılmaktan sakındırdılar ve seçim merkezleri olarak özümsenen bu putperest dinin mabedlerini hedef alarak sözlerini amele döktüler. Bu; davet ve açıklamayla başlayıp, kılıç ve mızraklara uzanan ve geçmiş seneler boyunca meydana gelen apaçık bir ilerlemedir. Aynı zamanda İslam iddiasında bulunan mürtedler demokrasi şirkini mübah görmekteydiler ve hala da mübah görmekteler. Dalalet ehli de tağutlarının ve onlara ibadet eden müşriklerin selameti için çaba harcamakta ve Muvahhidlere karşı savaşıp İslam Devleti’ni bitirmeye çalışmaktaydılar. İblis’in torunları tuzaklarını ve topluluklarını haçlı koalisyonunda toplamaktan başka bir şey yapacak değillerdi. İslam Devleti’ne karşı savaşmak için Irak ve Şam'daki Müslümanlara karşı kızgın kinlerini dökmekten başka bir yol bulamadılar. Onların şehirlerini yerle bir ettiler ve onlardan binlercesini öldürüp yaraladılar. Sonunda onların kendisinden sonra İslam Devleti’ne karşı zafer elde ettiklerini iddia ettikleri Ramadi, Musul, Sirte ve Bağuz savaşı gerçekleşti ki iddia ettikleri bu zaferi uzunca kutlayamadılar. Onlar, önceden olduğu gibi şimdi de İslam Devleti’ni bitirme iddialarının yalan olduğuna kendileri de yakînen inanmaktalar. İslam Devleti’nin askerleri yeryüzünün her bir yanına yayılmışken, Allah'u Teâlâ'nın lütfuyla bazı temkin bölgeleri hala varken ve kâfirlere ve mürtedlere indirdiği darbeler bir an bile kesintiye uğramamışken nasıl böyle olmasın? Son olarak Mü’minlerin Emiri ve Müslümanların Halifesi olan Şeyh Mücahid Ebu Bekir El-Hüseyni El-Kureyşi El-Bağdadi'nin (j) öldürüldüğünü ilan etmelerinden sonra kâfirlerden, mürtedlerden ve münafıklardan birçoğu bunun İslam Devleti’nin gerçekten sonu olduğunu zannettiler. Aynı zamanda ise haçlıların tağutları, İslam Devleti’yle olan muameleleri sonucu elde ettikleri uzun tecrübelerine dayanarak durumun böyle olmadığını ilan ettiler. Çünkü onlar "Bâkiye (Kalıcıdır)" kelimesinin sadece Muvahhidlerin, düşmanları olan kâfirlere karşı kullandıkları bir şiardan ibaret olmadığını, bilakis bu kelimenin Hilâfet askerlerini önceki kardeşlerinin bıraktıklarını korumaya, onların başladıklarını tamamlamaya, onların kaybettiklerini geri getirmeye ve Allah'u Teâlâ'nın izni ile dine yardım etme, Müslümanların kelimesini birleme ve düşmanlara karşı Müslümanların birliğini koruma gibi hayatlarında gerçekleştirmek istedikleri şeyleri gerçekleştirmek için çabalamaya onları iten, köklü bir menheci tabir eden bir kelime olduğunu yakînen bilmişlerdir. Ey küfür milleti! Yakînen bil ki İslam Devleti Allah'u Teâlâ’nın emriyle bâkidir. 7 Sizin istememenize rağmen bâkidir. Sizin tuzaklarınıza ve topluluklarınıza rağmen bâkidir. Sizin engellemenize ve demirinize rağmen bâkidir. Sizin göğüslerinizde bir hançer olarak bâkidir. Sizin kalplerinizin kendisinden korktuğu halde bâkidir. Sizin boyunlarınızda ağır bir kılıç olarak bâkidir. Sizden önce Rafızî esirlerin tekrarladıkları gibi sizin dillerinizin de kendisini tekrarlayacağı şekilde bâkidir Allah'u Teâlâ'nın izni ile. Bizler bugün sizinle olan mücadelemizde yeni bir merhaleye girmiş bulunmaktayız. Her yerdeki Hilâfet askerlerinin gözleri hala Kudüs'tedir. Allah'u Teâlâ'nın izni ile gelecek günlerde size kötü olan ve önceki önderler olan Ebu Musab Ez-Zerkavi, Ebu Ömer El- Bağdadi ve Ebu Bekir El-Bağdadi (k) dönemlerinde gördüğünüz sıkıntıları size unutturan şeyler vardır. Allah Subhanehu'nun izni ile cihadımız devam eder olarak kalacaktır. Faziletli ve cesur Şeyh, Mü’minlerin Emiri ve Müslümanların Halifesi Ebu İbrahim El-Haşimi El-Kureyşi size gelmiştir. Allah onu korusun ve adımlarını hak üzere isabetli kılsın. Allah'u Teâlâ'dan onun elleriyle size azabı, en şiddetli intikamı ve cezayı tattırmasını diliyoruz. O, kendisi, bütün vilayetlerdeki kardeşleri ve her yerdeki Müslümanlar için yeni bir merhalenin başlamasına azmetti. O merhale de Yahudilerle savaşmak, onların Müslümanlardan gasp ettiklerini geri almak -ki bu da ancak yol gösteren bir kitap ve yardımcı bir kılıçla geri alınır-, Kudüs'ü fethetmek ve sancağı Muhammed b. Abdullah El-Mehdi'ye teslim etmektir Allah'u Teâlâ'nın izni ile. Ey her yerdeki Hilâfet askerleri! Özellikle de sevgili Sina Vilayeti ve mübarek Şam Vilayeti! Yahudilerin yerleşim yerleri ve çarşıları önünüzdedir. Bu yerleri silahlarınızın, kimyasal ve diğer füzelerinizin deneme yerleri yapın. Ey Filistin'deki ve her yerdeki Müslümanlar! Yahudilerle savaşta ve onların yüzyıl anlaşmaları gibi planlarını boşa çıkarmada mızrak ucu gibi olun. Riddet ve uşaklık Hamas'ına ve onların yolundan giden İran'ın köpekleri ve hakir ve zelil kulları olan utanç gruplarına iltifat etmeyin. Onlar kendileri hakkında slogandan, kınamadan, eleştirmekten, riddet ve rezillik bataklıklarına dalmaktan, helak olan mürted Safevi Kasım Süleymani gibi -Allah ona ve onu destekleyen ve onu dost edinenlere lanet etsin- ehlisünnete en kötü azabı tattıran, helak olan Mecusi liderlerine rahmet okumaktan başka bir şey bilinmeyenlerdir. Sizi Hilâfet askerlerine katılmaya çağırıyoruz. Onlar Yahudilerle savaşmalarının önüne geçen sınırları ve setleri yok etmek için çabalamaktalar. Onlar Allah'u Teâlâ'nın izni ile 8 orduları yerle bir etmeye ve haçlıların İsrailoğullarına kale ve korunak olarak kıldıkları tahtları düşürmeye azmetmişlerdir. Onlar her yerdeki kardeşlerini, Kudüs'ü Yahudilerin Yüce Allah'a koştukları şirklerinden temizlemeleri ve Kudüs topraklarını yeniden İslam topraklarına katmaları için Filistin'in içindeki ve dışındaki Yahudilere ulaşıp onları buldukları yerde öldürmeye, onları arkalarından gelenlere ibretlik yapmaya ve onların kalplerine korku ekmeye teşvik etmekteler. Bu Allah'a zor değildir. Ey Amerika'nın tağutları ve ey haçın kulları! İslam Devleti’ni bitirme zannınız dışında başka bir şeyle kendinizi avutun. Rum köpeği Trump'a diyoruz ki: Senden önce Amerika'ya hükmeden Bush ve Obama da defalarca İslam Devleti’ni bitirdiklerini zannetmiş ve açıklamışlardı. 15 senedir Muvahhidleri bitirdiğinizi açıklamaktan utanmıyor musunuz? İslam Devleti’yle savaşınız Irak'ta sınırlıydı. Bugün ise İslam Devleti Allah'ın lütfuyla Irak, Şam, Yemen, Libya, Somali, Horasan, Pakistan, Hindistan, Kafkasya, Batı Afrika, Orta Afrika, Tunus ve Cezayir’e uzanarak genişlemiştir. Sizler tuzak kurmaktasınız, Allah da tuzak kurmakta. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Bizim cihadımızın ve devamlılığımızın Yüce ve Hâkim olan Allah’ın beraberliğiyle olduğunu akletmediniz mi? Ey Allah'ım! Bizi kendi nefsimizle bir an olsun baş başa bırakma. Bizim için tedbir et ve aç. Zira bizler kendi güç ve kuvvetimizden teberri ediyoruz. Senin güç ve kuvvetine sığındık ey âlemlerin Rabbi! Şayet savaşlardan bir savaşı sonlandırdığınızı ve Mücahidlerin geri çekildiklerini hesaplıyorsanız bilin ki bütün iş Yüce Allah'ın elindedir. Sizi Mü’min kullarına galip kılmasından Allah Subhanehu'yu tenzih ederiz. Ancak Allah cihadında sadık olanla yalancı olanı birbirinden ayırt etmesi için kullarını imtihan etmektedir. Zira bu, Yüce olan Allah'ın mahlûkatındaki bir sünnetidir. Allah şöyle buyurmuştur: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.”3 Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: “İnsanlar, ‘İnandık’ demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler? Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.”4 Şanı yüce olan Allah şöyle buyurmuştur: “Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz.”5 3 Bakara: 155 4 Ankebût: 3-4 5 Muhammed: 31 9 Ey Rum'un ahmakcığı! Ey köpeğinle medyanın başını ağrıtan ve askerlerini zikretmeyerek onu yücelten ve öven! Bu, sizin yanınızda askerlerin köpeklerden daha hakir olduğunun açık delilidir. Bundan dolayı da askerler hiçbir şekilde hesaba katılmamıştır. Kininizle geberin. Sizin İslam Devleti’ni bitirme düşleriniz ve kuruntunuz yalnızca seraptan ibarettir. Allah'u Teâlâ'nın izni ile İslam Devleti kartal sancağını dalgalandırarak dik kalacaktır. Hiç şüphe yok ki akıbet muttakilerindir, rezillik ve hüsranlık da kâfirlerindir. Allah şöyle buyurmuştur: “Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah onları yerle bir etmiştir. Kâfirlere de bu akıbetin benzerleri vardır. Bu, Allah'ın inananların yardımcısı olması, kâfirlerin ise, hiçbir yardımcısı bulunmamasından dolayıdır.”6 Ey her yerdeki Hilâfet aslanları ve sancağın taşıyıcıları! Mü’minlerin Emiri ve Müslümanların Halifesi olan Şeyh Mücahid Ebu İbrahim El-Haşimi El-Kureyşi'ye (d) biatınızı tebrik ediyoruz. Çalışmanızda ve cennetleri talep etmede ciddi olun. Zira bizler yalnızca iki güzellikten birine nail olmak için çıktık. O da ya Celil olan Mevlâ'nın bizden razı olacağı bir şehadet, ya da Müslümanları bir araya getiren, hastalıklı ve şaşkın olan kişiye doğru yolu gösteren büyük bir fetihtir. Hilâfetin Ensarlarının ve medya müesseselerinin biatlarını, Müslümanların cemaati ve imamı etrafında toplanmalarını ve istihbaratın sarıklılarının ve sakallılarının -Allah onları rezil etsin- karalama operasyonlarına karşı koymalarını tebrik etmeyi unutmuyoruz. Allah bizim adımıza sizi en hayırlı mükâfatla mükâfatlandırsın. Sizler hiçbir şüpheyi cevapsız bırakmadınız ve iki şeyhin (Allah'u Teâlâ onları kabul etsin) mülhid kâfirlerin elleriyle öldürülmesine sevinen sapıkların ağızlarına gem vurdunuz. Hilâfet askerlerine değerli iki şeyh olan Mü’minlerin Emiri Şeyh Ebu Bekir El-Hüseyni El- Kureyşi El-Bağdadi'nin ve Şeyh Ebu Hasan El-Muhacir'in (Allah'u Teâlâ onları kabul etsin) öldürülmelerinin intikamını almak için yaptıkları gazvelerini tebrik ediyoruz. Size amelleri artırmanızı ve vuruşları sıklaştırmanızı tavsiye ediyoruz. Hedefleri çizin, planlar yapın, yollara patlayıcılar döşeyin, mayınları sağlam yapın, kanasları yayın, susturucularla nefesleri kesin, kâfirlerin sevinçlerini matemlere çevirin. Her gözetleme yerinde onlar için oturun. Bunları ateş üstüne ateş kılın. Şiddetle vurun. Önemlileri parçalayın. Onların yaşantılarını boğazlarına dizin. Onların gündüzlerini karanlığa, gecelerini enkaza çevirin. Onlar uyurken onlara aniden saldırın. Zira alçak mürtedlerin hükmettiği bir yaşantıda hiçbir hayır yoktur. Onların burunlarını toprağa sürtün. Gazvelerinizle ve operasyonlarınızla onların üzerine bin kapı açın. Onların kanlarıyla ve vücut parçalarıyla Kerim olan Mevlâ'ya yakınlaşın. Onların Müslümanların ülkelerini başları üstünde yaktıkları gibi siz de onların kalplerini yakın. Size bu yolda sabır ve sebat etmeyi ve eziyetlere katlanmayı tavsiye ediyoruz. Horasan Vilayetindeki kardeşlere özel olarak; sabredin, sabrı birbirinize tavsiye edin, ribat tutun, Allah'a karşı takvalı olun, ta ki felaha eresiniz. Bilin ki -Allah'u Teâlâ sizi sabit 6 Muhammed: 10-11 10 kılsın- bu geçirdiğiniz merhale Allah'u Teâlâ'nın Mü’min kulları üzerindeki sünnetinden başka bir şey değildir. Nitekim bu, Allah 'nın Nebi ve Rasûllerdeki sünnetidir. Allah şöyle buyurmuştur: “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Rasûl ve onunla beraber olan Mü’minler, ‘Allah'ın yardımı ne zaman?’ diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır.”7 Size gelince ey Rafıziler! Ey yeryüzüne ayak basanların içindeki en necis olanlar! Irak'taki Muvahhidleri bitirdiğinizi zannetmenizden sonra sizinle olan savaşın bittiğini mi sanıyorsunuz? Allah'u Teâlâ'nın izni ile önünüzde sizi bekleyen ağır ve uzun bir fatura vardır. Bizim size dün söylediğimiz “savaşın yeni merhalede yeni başladığı ve Muvahhidlerin azimlerinin Allah'ın izni ile bitmediği” sözünün doğruluğuna yakînen inandınız. Zafer iradesi iddianızla zafer kazanan ve savaşı bitiren, peş peşe operasyonlar düzenler mi? Hangi iradeden ve hangi zaferden bahsediyorsunuz? Yakînen bilin ki dün sizin için savaşı bitiren silahlarınız; toplarınız ve uçaklarınız Allah'u Teâlâ'nın izni ile bugün bize karşı size bir fayda sağlamayacaktır. Sizin şehirlerinizin başına ulaştık demiyoruz. Bilakis yataklarınızın başına ulaştık diyoruz. Boyunlarınızı yoklayın ve uyamadan önce kefenlerinizi giyin. Yaptıklarınızın bilincinde olun ve konuşmadan önce nefislerinizin kıymetini bilin. İşte dün uçakları altında ve askeri desteğiyle savaştığınız Amerika bugün sizi hedef almaya ve necis liderlerinizi tasfiye etmeye başladı. Sizler ne yapmaktasınız? Allah şöyle buyurmuştur: “Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır. Onların durumu, kendilerinden az öncekilerin durumu gibidir. Onlar yaptıklarının cezasını tatmışlardır. Onlara elem dolu bir azap vardır.”8 Bağdat'taki haçlı Amerikan elçiliğinin camlarını kırmaktan başka bir cevabınız olmadı. Bu tıpkı köleniz mürted ve aptal olan Hamas Hareketi’nin yöntemi ve Hizb'ul-Lat'ın Yahudilerle olan durumu gibidir; içi boş açıklamalar ve nutuklar. Açıkladığınız gibi haçlı Amerikan güçlerini Irak'tan çıkartmaya güç yetirebilir misiniz? Sizin gibi hakir ve zelil olan bir köle haçlı efendisini çıkartabilir mi?! Bu ne sizin yapacağınız bir şeydir, ne de gücünüzün yettiği bir şeydir. Bilakis bu, sözleri fiillerinin önüne geçen ve kararlılık sahibi olan İslam Devleti’nin askerlerinin fiillerindendir. Onlar Allah'ın lütfuyla 10 yıl kadar önce Amerika'yı Irak'tan çekilmeye mecbur kıldılar. Onlar Allah Subhanehu'nun lütfuyla sizin askerlerinizi onlarla karşı karşıya gelme korkusundan iç donlarıyla ehlisünnet mıntıkalarından çekilir kıldılar. Sizinle olan hesap hala uzundur. Muvahhidleri bitirdiğinizi zannettiğiniz Musul savaşının 7 Bakara: 214 8 Haşr: 14-15 11 son bulmasından sonra bu günümüze kadar Hilâfet askerlerinin Irak Vilayeti’ndeki operasyonlarının hasadını takip edenler bizim yıpratma savaşıyla neyi kastettiğimizi bilirler. Bu mesajımızın aynısı Amerika'nın av köpeği ve köpekleri ve köleleri olan ateist Kürtlerin erkeklerinedir; haçlı uçaklarının Muvahhidlerin başlarına yıkmadıkları hiçbir karışta ilerleyemediniz. Bugün bizimle olan savaşınızdan uçaklar çıktı ve sizler Muvahhidlerle yüz yüze karşılaşma korkusundan dolayı Amerika'ya çekilmemesi için yalvarır oldunuz. Müslümanların ülkelerinde yaptıklarınızı kat kat fazlasıyla ödemeniz kaçınılmazdır Allah'u Teâlâ'nın izni ile. Mürted Nusayrilerin kucağına dönmeniz veya mücrim Ruslarla ittifak edip omuz omuza vermeniz size asla fayda vermeyecektir. Vallahi Müslümanların intikamını almayı unutmadık ve asla da unutmayacağız. Günlük olarak mıntıkalarınızda gördüğünüz başlarınızın ve unsurlarınızın tasfiye edilme operasyonları yalnızca çoktan az bir kısımdır. Henüz hesap başlamadı. İleriki günlerde varacağınız yere acele etmeyin Allah'u Teâlâ'nın izni ile. Muvahhidlere ve değerlerine karşı savaşarak ve onlar hakkında bilgiler vererek mürted hükümetlerin ve partilerin askerleriyle ve polisleriyle yardımlaşmada bulundukları tespit edilen bazı aşiretlere ve fertlere mesajımıza gelince; onlara diyoruz ki: Siz adiliğinizin ve uşaklığınızın hesapsız kalacağını mı sanıyorsunuz? Yoksa sarhoşluğunuzdan ve baygınlığınızdan sonra azaptan, cezadan emin mi oldunuz? Önünüzde uzun bir fatura vardır ve sizler bilmektesiniz ki zaman uzasa da kısalsa da Hilâfet askerleri zulme karşı uyumamaktalar Allah'ın izni ile. Sizler herkesten daha fazla yaşamaya hırslı olanlarsınız, o halde bizimle savaşmanız ve bizim yolumuzda durmanız sizin neyinize? Vakit geçmeden önce nefislerinizi kurtarın. Zira hüsrana uğrayan, tecrübe edileni tekrar tecrübe eden ve başkasının dünyası karşılığında ahiretini satan kişidir. Said olan da kendisiyle değil, başkasıyla öğüt alan kişidir. Tağutlara, riddet partilerine ve gruplarına yardım etmekten sakının. Sizden hiç kimse bizim kendisinden uzak olduğumuzu veya bize eziyet etmeye veya önümüzde durmaya adım attığında yaptığı kötülüğün bize ulaşmadığını zannetmesin. Bilin ki sizin isim listeleriniz sizin beldelerinizdeki dinine ve ahiretine düşkün olan hayır sahiplerinden bize gelmektedir. Muvahhidlerin susturucularının sizi ne zaman kaçıracağını bilemezsiniz. Sarhoşluğunuzdan ve düşlerinizden uyanın, evlatlarınızı riddet yollarından uzak tutun ve Rabbinize tevbe edin. Allah şöyle buyurmuştur: “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun barınma yeridir. Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun barınma yeridir.”9 Her kim kendi nefsi hakkında Allah'tan korkar, gizli hallerini ıslah eder, hevasını terk eder ve bize güzel fiiller ve ameller izhar ederse bizi yalnızca kendisine kardeş olarak bulur ve bizden hayırdan başka bir şey işitmez ve görmez. Her kim de sapkınlığına devam eder ve Müslümanlara eziyet ederse vallahi onun için bizim yanımızda keskin bir kılıçtan başka bir 9 Naziat: 37-41 12 şey yoktur. Mutlaka necis kanlardan nehirler yapacağız. Yaptığınızın farkına varın ve şerrinizden dönün. Sizden mürted olup daha sonra Muvahhidlerin elleriyle tevbe edip daha sonra da Muvahhidlerin geri çekilmelerinden sonra tekrar mürted olanlara sözümüze gelince; onlar için bizim yanımızda uygun bir ceza olarak başlarını koparmaktan ve nefeslerini kesmekten başka bir şey yoktur. Tevbenin şartsız olduğunu mu zannediyorsunuz? Ne zaman ve ne şekilde isterseniz geri mi döneceksiniz? Hayır vallahi! Bilakis kaybettiniz ve hüsrana uğradınız. Allah şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz iman ettikten sonra kâfir olanlar, sonra da küfürde ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir.”10 Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: “İman edip sonra kâfir olan, sonra iman edip tekrar kâfir olan, sonra da küfründe ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele.”11 Esir erkeklere ve esir kadınlara mesajımıza gelince onlara diyoruz ki: Bilin ki -Allah'u Teâlâ sizi sabit kılsın- bizler hiçbir gün sizi unutmadık ve sizi ihmal etmedik. Bilin ki geçirdiğiniz imtihan ve sınamalara rağmen Kerim olan Allah kullarından dilediklerine kolaylaştırmaktadır. Onun için niyetleri yenileyin. Gizli halleri ıslah edin. Allah Subhanehu'ya iltica edin. Bilin ki kardeşleriniz sizin esaret bağlarınızı çözmek için çabalamaktalar ve onlar bu yolda her imkânlarını kullanmaktalar Allah'u Teâlâ’nın izniyle. Sabredin ve ecrinizi Allah'tan umun. Allah'u Teâlâ'nın rahmetinden ümidinizi kesmekten sakının. Zira müminin bütün işleri hayırdır. Rasulûllah şöyle buyurmuştur: “Müminin işine şaşarım. Gerçekten onun bütün işleri hayırdır. Bu, Mü’minden başka hiçbir kimsede yoktur. Kendisine bolluk isabet ederse şükreder, bu onun için hayr olur. Kendisine darlık isabet ederse sabreyler, bu da onu için hayr olur”12 Ecri Allah'tan umun ve imtihana sabredin. Zira sonrasında rahatlığın ve ferahlığın olmadığı hiçbir imtihan yoktur Allah'u Teâlâ'nın izni ile. Vakitlerinizi Kerim olan Mevlâ'nın zikriyle doldurun. Gece ve gündüz istiğfarı çoğaltın. Her yerdeki Müslümanların avamına olan mesajımıza gelince size diyoruz ki; dininize ve kardeşlerinize yardım etmekten geri durmayın. İslam Devleti’nin vilayetlerine hicret etmek için çabalayın ve İslam Devleti’nin muaskerlerine katılın. Suğur ehlinden olun, arkada olan uyuşma ehlinden olmayın. Size yakın olan vilayetlere katılın ve akıbetin muttakilerin olduğuna yakînen inanın Allah'u Teâlâ'nın izni ile. Düşmanınızla cihad ederek izzetliler olun. 10 Naziat: 37-41 11 Nisa: 137-138 12 Müslim: 2999 13 Allah şöyle buyurmuştur: “Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”13 İbn-i Abbas şöyle demiş: “Allah, Kur'an'a tabi olana, dünyada saptırmamaya ve ahirette şaki kılmamaya kefil olmuştur.” Ve daha sonra da Allah'u Teâlâ'nın şu sözünü okumuştur: “…Her kim benim hidayetime uyarsa artık o sapmaz ve mutsuz olmaz.”14 Ulu ve Büyük olan Allah'tan sizin için hidayet ve tevfik diliyoruz. Son olarak İslam'ın aslanları olan Hilâfet askerlerine; güç ve kuvvetinizden tebberri etmenizi tavsiye ediyoruz. “La havle velâ kuvvete illa billahil Azim!” sözünü çokça söyleyin. Ne kadar gayret göstermiş olsanız da adım attığınız amellerde size kendini beğenme ve gururlanmanın isabet etmesinden sakının. Zira zafer ve galibiyet yalnızca Aziz ve Vahhab olan Allah'ın emriyledir. Nafileleri, taatleri ve Allah'a yaklaştıran amelleri çoğaltın. İstiğfara, teşbihe, tekbire, Kur'an okumaya, Kur'an'ın ayetlerini ve manalarını tedebbür etmeye sıkıca sarılın. Size boş sözü, çekişmeyi ve ihtilafı terk etmeyi tavsiye ediyoruz. Allah şöyle buyurmuştur: “Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”15 Boş şeylerden uzak durun ve yüz çevirin. Allah şöyle buyurmuştur: “Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki zekât vermek için çalışırlar”16 “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”17 Allah, işinde galip olandır, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. . 13 Bakara: 216 14 Taha: 123 15 Enfal: 46 16 Müminun: 1-4 17 Bakara: 286 14 15
Enter the password to open this PDF file:
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-