1 NUTUK Mustafa Kemal ATATÜRK SAMSUN'A ÇIKTI Ğ IM GÜN GENEL DURUM VE GÖRÜNÜ Ş 1919 y ı l ı May ı s ı n ı n 19'uncu günü Samsun'a ç ı kt ı m. Ülkenin genel durumu ve görünü ş ü ş öyledir : Osmanl ı Devleti'nin içinde bulundu ğ u grup, I. Dünya Sava şı 'nda yenilmi ş , Osmanl ı ordusu her tarafta zedelenmi ş , ş artlar ı a ğı r bir ate ş kes anla ş mas ı imzalanm ış . Büyük Sava ş ' ı n uzun y ı llar ı boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Sava şı 'na sürükleyenler, kendi hayatlar ı n ı kurtarma kayg ı s ı na dü ş erek memleketten kaçm ış lar. Saltanat ve hilâfet makam ı nda oturan Vahdettin soysuzla ş m ış , ş ahs ı n ı ve bir de taht ı n ı koruyabilece ğ ini hayal etti ğ i alçakça tedbirler ara ş t ı rmakta. Damat Ferit Pa ş a 'n ı n ba ş kanl ığı ndaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak. Yaln ı z padi ş ah ı n iradesine boyun e ğ mekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma raz ı Ordunun elinden silâhlar ı ve cephanesi al ı nm ış ve al ı nmakta... İ tilâf Devletleri, ate ş kes anla ş mas ı n ı n hükümlerine uymay ı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İ tilâf donanmalar ı ve askerleri İ stanbul' da. Adana iIi Frans ı zlar; Urfa, Mara ş , Ay ı ntap (Gaziantep) İ ngilizler taraf ı ndan i ş gal edilmi ş Antalya ve Konya'da İ talyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İ ngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabanc ı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konu ş mam ı za ba ş lang ı ç olarak ald ığı m ı z tarihten dört gün önce, 15 May ı s 1919'da, İ tilâl Devletleri'nin uygun bulmas ı ile Yunan ordusuda İ zmir'e ç ı kart ı l ı yor. Bundan ba ş ka, memleketin her taraf ı nda Hristiyan az ı nl ı klar gizli veya aç ı ktan aç ığ a kendi özel emel ve maksatlar ı n ı gerçekle ş tirmeye devleti bir an önce çökertmeye çal ışı yorlar. Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anla şı lm ış t ı r ki, İ stanbul Rum Patrikhanesi'nde kurulan Mavri Mira Hey'eti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplant ı lar ı ve propagandalar yapt ı rmakla me ş gul. Yunan K ı z ı lhaç' ı ve Resmî Göçmenler Komisyonu , Mavri Mira Hey'eti'nin çal ış malar ı n ı kolayla ş t ı rmakla görevli. Mavri Mira Hey'eti taraf ı n ı ,olan yönetilen Rum okullar ı n ı n izni te ş kilâtlar ı , yirmi ya şı ndan yukar ı gençleri de içine almak üzere her yerde kurulu ş unu tamaml ı yor. Ermeni Patri ğ i Zazen Efendi de, Mavri Mira Hey'eti ile birlikte çal ışı yor. Ermeni haz ı rl ığı da t ı pk ı Rum haz ı rl ığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde örgütlenmi ş olan ve 4 İ stanbul'daki merkeze ba ğ l ı bulunan Pontus Cemiyeti hiç bir engelle kar şı la ş madan kolayl ı kla ve ba ş ar ı yla çal ışı yor. BUNLARA KAR Ş I DÜ Ş ÜNÜLEN KURTULU Ş ÇARELER İ Durumun deh ş et ve korkunçlu ğ u kar şı s ı nda, her yerde, her bölgede birtak ı m kimseler taraf ı ndan kurtulu ş çareleri dü ş ünülmeye ba ş lanm ış t ı Bu dü ş ünce ile yap ı lan te ş ebbüsler birtak ı m kurulu ş lar ı do ğ urdu. Örnek olarak, Edirne ve çevresinde Trakya - Pa ş aeli ad ı yla bir dernek vard ı Do ğ uda Erzurum'da ve Elâz ığ 'da Rele genel merkezi İ stanbul'da olmak üzere Vilâyât- ı Ş arkiye Müdafaa-i hukuk- ı Milliye Cemiyeti kurulmu ş tu. Trabzon'da Muhafaza-i Hukukad ı nda bir dernek bulundu ğ u gibi, İ stanbul'da da Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti vard ı . Bu dernek merkezinin gönderdi ğ i temsilcilerle, Of ilçesinde ve Rize sanca ğı nda da ş ubeler aç ı lm ış t ı İ zmir'in i ş gal edilece ğ i konusunda May ı s ı n on üçünden beri aç ı ktan belirtiler görmü ş olan İ zmir'deki baz ı genç vatanseverler, ay ı n 14/15'inci gecesi, kendi aralar ı nda bu ac ı kl ı durumla ilgili görü ş meler yapm ış lar; bir oldubittiye geldi ğ ine ş üphe kalmayan Yunan i ş galinin ilhakla sonuçlanmas ı na engel olma karar ı nda birle ş erek, Redd-i İ lhak ilkesini ortaya atm ış lard ı r. Ayn ı gece, bu ilkenin yayg ı nla ş t ı r ı lmas ı n ı sa ğ lamak üzere İ zmir'de Yahudi Ma ş atl ığı 'na toplanabilen halk taraf ı ndan bir gösteri toplant ı s ı yap ı lm ış sa da, ertesi gün sabahleyin Yunan askerlerinin r ı ht ı mda görülmesiyle, bu te ş ebbüsten beklendi ğ i ölçüde sonuç al ı namam ış t ı r. 2 M İ LL İ KURULU Ş LAR S İ YAS İ AMAÇ VE HEDEFLER İ Bu derneklerin kurulu ş amaçlar ı ve siyasî hedefleri hakk ı nda k ı saca bilgi vermek uygun olur görü ş ündeyim. Trakya Pa ş aeli Cemiyeti'nin ileri gelenlerinden baz ı lar ı ile daha İ stanbul'da iken görü ş mü ş tüm. Bunlar, Osmanl ı Devleti'nin çökece ğ ini çok kuvvetli bir ihtimal olarak görüyorlard ı Osmanl ı vatan ı n ı n parçalanma tehlikesi kar şı s ı nda, Trakya'y ı , mümkün olursa, buna Bat ı Trakya'y ı da ekleyerek ve bir bütün olarak İ slâm ve Türk toplulu ğ u halinde kurtarmay ı dü ş ünüyorlard ı . Fakat bu amac ı gerçekle ş tirmek üzere ogün için ak ı llar ı na gelen tek çare, İ ngiltere'nin, bu mümkün olmazsa, Fransa'n ı n yard ı m ı n ı sa ğ lamakt ı . Bu maksatla baz ı yabanc ı devlet adamlar ı ile temas kurma ve görü ş me imkânlar ı da aram ış lard ı . Amaçlar ı n ı n bir Trakya Cu ı nhuriyeti kurmak oldu ğ u anla şı l ı yordu. Vilâyât- ı Ş arkiye Müdafaa-i Hukuk- ı Milliye Cemiyeti'nin kurulu ş amac ı da (tüzüklerinin 2. maddesi), Do ğ u illerinde oturan bütün halk ı n dinî ve siyasî haklar ı n ı n serbestçe kullan ı lmas ı n ı sa ğ layacak me ş ru yollara ba ş vurmak, bu illerdeki müslüman halk ı n tarihî ve millî haklar ı n ı gerekti ğ inde medeniyet dünyas ı kar şı s ı nda savunmak, Do ğ u illerinde yap ı lan zulüm ve cinayetlerin sebepleri ile bunlar ı i ş leyenler ve sebep olanlar hakk ı nda tarafs ı z soru ş turma yap ı larak suçlular ı n sür'atle cezaland ı r ı lmalar ı n ı istemek. Yerli halk ile az ı nl ı klar aras ı ndaki anla ş mazl ığı n giderilmesine ve eskiden oldu ğ u gibi iyi ili ş kilerin sa ğ lamla ş t ı r ı lmas ı na gayret etmek, sava ş durumunun Do ğ u illerinde yaratt ığı y ı k ı m ve yoksullu ğ a, hükûmet nezdinde te ş ebbüslerde bulunarak elden geldi ğ ince çare aramaktan ibaretti. İ stanbul'daki yönetim merkezinden verilmi ş olan bu direktife uygun olarak, Erzurum ş ubesi, Do ğ u illerinde Türk'ün haklar ı n ı korumakla birlikte, Ermeni göçü s ı ras ı nda görülen kötü davran ış larla halk ı n hiçbir ilgisi bulunmad ığı n ı , Ermeni mallar ı n ı n Rus istilâs ı na kadar korundu ğ unu, buna kar şı l ı k müslümanlara pek gaddarca davran ı ld ığı n ı ; hattâ verilen emre ayk ı r ı olarak, göçten al ı konan baz ı Ermenilerin koruyucular ı na kar şı yapt ı klar ı kötülükleri, güvenilir belgelerle medeniyet dünyas ı na duyurmaya ve Do ğ u illerine dikilmi ş olan h ı rs yüklü bak ış lar ı hükümsüz b ı rakacak çal ış malar yapmaya karar veriyor (Erzurum ş ubesinin bas ı l ı bildirisi ) Vilâyât- ı Ş arkiye Müdafaa-i Hukuk- ı MiIliye Cemiyeti'nin Erzurum ş ubesini ilk olarak kuran kimseler, Do ğ u illerinde yap ı lan propagandalar ile bunlar ı n hedeflerini, Türklük, Kürtlük - Ermenilik meselelerini bilim, teknik ve tarih aç ı lar ı ndan inceleyip ara ş t ı rd ı ktan sonra, ilerideki çal ış malar ı n ı ş u üç noktada topluyorlar (Erzurum ş ubesinin bas ı l ı raporu) : 1. Kesinlikle göç etmemek, 2. Derhal ilmî, iktisadî ve dinî bak ı mlardan te ş kilâtlanmak, 3. Sald ı r ı ya u ğ rayacak Do ğ u illerinin her kö ş esini savunmada birle ş mek, Vilâyât- ı Ş arkiye Müdafaa-i Hukuk- ı Milliye Cemiyeti'nin İ stanbul'daki yönetim merkezinin, medenî ve ilmî yollara ba ş vurarak maksada ula ş abilece ğ i konusunda fazla iyimser oldu ğ u anla şı l ı yor. Gerçekten de bu yolda çal ış malar yapmaktan geri durmuyor. Do ğ u illerindeki müslüman unsurlar ı n haklar ı n ı savunmak üzere I.e Pays ad ı nda Frans ı zca bir gazete yay ı nl ı yor. Hâdisât gazetesinin ç ı karma hakk ı n ı al ı yor. Bir yandan da İ stanbul'daki İ tilâf Devletleri temsilcilerine ve İ tilâf Devletleri Ba ş bakanlar ı na muht ı ra veriyor: Avrupa'ya bir hey'et gönderme te ş ebbüsünde bulunuyor. Bu aç ı klamalardan kolayl ı kla anla şı laca ğı n ı san ı r ı m ki, Vilâyât- ı Ş arkiye Müdafaa-i Hukuk- ı Milliye Cemiyeti'nin kurulu ş una yol açan as ı l sebep ve dü ş ünce, Do ğ u illerinin Ermenistan'a verilmesi ihtimali oluyor. Bu ihtimalin gerçekle ş mesinin de Do ğ u illeri nüfusunda Ermenilerin ço ğ unlukta gösterilmesine ve tarihî haklar bak ı m ı ndan onlara öncelik tan ı nmas ı na çal ış anlar ı n, ilmî ve tarihî belgelerle dünya kamuoyunu aldatmay ı ba ş armalar ı na ve bir de müslüman halk ı n Ermenileri topluca öldüren barbarlar oldu ğ u iftiras ı n ı n bir gerçekmi ş gibi kabulüne ba ğ l ı oldu ğ u dü ş üncesi a ğı r bas ı yor. İş te bundan dolay ı d ı r ki, dernek, ayn ı gerekçeye dayanarak ve ayn ı yollardan yürüyerek tarihî ve millî haklar ı savunmaya çal ışı yor. Karadeniz sahilindeki bölgelerde de bir Rum Pontus hükûmeti kurulaca ğı korkusu vard ı Müslüman halk ı Rumlar ı n boyunduru ğ u alt ı nda b ı rakmay ı p onlar ı n ya ş ama ve var olma haklar ı n ı koruma gayesiyle, baz ı kimseler Trabzon'da da ayr ı ca bir dernek kurmu ş lard ı Merkezi İ stanbul'da olan Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti'nin amac ı ve siyasî hedefi ad ı ndan anla şı lmaktad ı r. Her halde merkezden ayr ı lmak gayesini güdüyor. 3 MEMLEKET İ Ç İ NDE VE İ STANBUL'DA M İ LL İ VARLI Ğ A DÜ Ş MAN KURULU Ş LAR Kurulma yolundaki bu dernekler d ışı nda, memleket içinde daha ba ş ka birtak ı m dernek ve kurulu ş lar da ortaya ç ı km ış t ı r. Bunlar aras ı nda Diyarbak ı r, Bitlis, Elâz ığ illerinde, İ stanbul'dan idare edilen Kürt Teali Cemiyeti vard ı . Bu derne ğ in amac ı yabanc ı devletlerin himâyesi alt ı nda bir Kürt devleti kurmakt ı Konya ve dolaylar ı nda İ stanbul'dan yönetilen Tealî-i İ slâm Cemiyeti'nin kurulmas ı na çal ışı l ı yordu. Memleketin hemen her taraf ı nda itilâf ve Hürriyet , Sulh ve Selâmet Cemiyetleri de vard ı İ NG İ L İ Z MUH İ PLER İ CEM İ YET İ İ stanbul'da çe ş itli maksatlarla gizli ve aç ı k olmak üzere kurulmu ş , parti veya dernek ad ı alt ı nda birtak ı m kurulu ş lar da vard ı İ stanbul'da önemli say ı labilecek kurulu ş lardan biri İ ngiliz Muhipleri Cemiyeti idi. Bu addan, İ ngilizlere dost olanlar ı n kurdu ğ u bir dernek anla şı lmas ı n. Bence, bu derne ğ i kuranlar kendi ş ah ı slar ı n ı ve kendi ç ı karlar ı n ı gözetenler ile, kendi ç ı karlar ı n ı n korunma çaresini Lloyd George (Loyt Corc) hükûmeti arac ı l ığı ile İ ngiliz himâyesini sa ğ lamakta arayanlard ı r. Bu zavall ı lar ı n, İ ngiliz Devleti'nin Osmanl ı Devleti'ni bir bütün olarak korumak ve himaye etmek iste ğ inde olup olamayaca ğı n ı bir defa olsun dikkate al ı p almad ı klar ı , üzerinde dü ş ünülmeye de ğ er. Bu derne ğ e girenlerin ba şı nda Osmanl ı Padi ş ah ı ve Halîfe-i Rûy-i Zemîn ünvan ı n ı ta şı yan Vahdettin, Damat Ferit Pa ş a, Dahiliye Nâz ı r ı olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali Beyler ile Sait Molla bulunuyordu. Dernekte Rahip Frew (Fru) gibi İ ngiliz milletinden baz ı macera heveslileri de vard ı . Yap ı lan i ş lemlerden ve gösterilen faaliyetlerden anla şı ld ığı na göre, derne ğ in ba ş kan ı Rahip Frew idi: Bu derne ğ in iki yönü ve iki ayr ı niteli ğ i vard ı . Biri aç ı k yönü ve usulüne uygun te ş ebbüslerle İ ngiliz himâyesini sa ğ lama amac ı na yönelmi ş olan niteli ğ i idi. Öteki de gizli yönüydü. As ı l faaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl ç ı karmak, millî ş uuru felce u ğ ratmak, yabanc ı müdahalesini kolayla ş t ı rmak gibi haince te ş ebbüsler, derne ğ in bu gizli kolu taraf ı ndan idare edilmekte idi. Sait Molla 'n ı n derne ğ in aç ı ktan yapt ığı çal ış malar ı nda oldu ğ u gibi gizli çal ış malar ı nda da ondan daha çok rol oynad ığı görülecektir. Bu dernek hakk ı nda söylediklerim, s ı ras ı geldikçe yapaca ğı m aç ı klamalar ve gere ğ inde gösterece ğ im belgelerle daha kolay anla şı lacakt ı r. AMER İ KAN MANDASI İ STEYENLER İ stanbul'da erkekli kad ı nl ı ileri gelen bir k ı s ı m kimseler de gerçek kurtulu ş un Amerikan mandas ı n ı sa ğ lamakta oldu ğ u görü ş ünde idiler. Bu görü ş te olanlar, dü ş üncelerinde çok direndiler. En do ğ ru yolun kendi görü ş lerinin benimsenmesinde oldu ğ unu ispata çok çal ış t ı lar. S ı ras ı gelince bu konuda da baz ı aç ı klamalar yapaca ğı m. ORDUMUZUN DURUMU Genel durumu ortaya koyabilmek için ordu birliklerinin nerelerde ve ne durumda olduklar ı n ı da aç ı klamak isterim. Anadolu'da ba ş l ı ca iki ordu müfetti ş li ğ i kurulmu ş tu. Ate ş kes anla ş mas ı ilân edilir edilmez, birliklerin sava ş ç ı erleri terhis edilmi ş , silâh ve cephanesi elinden al ı nm ış , sava ş gücünden yoksun bir tak ı m kadrolar haline getirilmi ş tir. Merkezi Konya'da bulunan İ kinci Ordu Müfetti ş li ğ i'ne ba ğ l ı birliklerin durumu ş öyle idi : Bir tümeni (41'inci Tümen) Konya'da, bir tümeni de (23'üncü Tümen) Afyonkarahisar ı 'nda bulunan 12'nci Kolordu, karargâh ı yla Konya'da bulunuyordu. İ zmir'de esir olan 17'nci Kolordu'nun, Denizli'de bulunan 57'nci Tümeni de bu kolorduya ba ğ lanm ış t ı 4 Bir tümeni (24'üncü Tümen) Ankara'da, bir tümeni de ( 11'inci Tümen) Ni ğ de'de bulunan 20'nci Kolordu, karargâh ı yla Ankara'da idi. İ zmit'te bulunan 1'inci Tümen, İ stanbul'daki 25'inci Kolordu'ya ba ğ lanm ış t ı İ stanbul'da da 10'uncu Kafkas Tümeni vard ı Bal ı kesir ve Bursa bölgesinde bulunan 61'inci ve 56'nc ı Tümenler karargâh ı Band ı rma'da bulunan İ stanbul'a ba ğ l ı 14'üncü Kolordu'yu olu ş turuyordu. Bu kolordunun komutan ı , Meclis'in aç ı l ışı na kadar, merhum Yusuf İ zzet Pa ş a idi. 3'üncü Ordu Müfetti ş li ğ i ki, müfetti ş i ben idim; karargâh ı mla Samsun'a ç ı km ış bulunuyordum. Do ğ rudan do ğ ruya emrim alt ı nda olmak üzere iki kolordu vard ı . Bunlardan biri, merkezi Sivas'ta bulunan 3'üncü Kolordu'dur. Komutan ı yan ı mda getirdi ğ im Albay Refet Bey'dir. Bu kolorduya ba ğ l ı bir tümenin ( 5'inci Kafkas Tümeni ) merkezi Amasya'da, ötekinin merkezi de Samsun'dayd ı Di ğ eri, merkezi Erzurum'da bulunan 15'inci Kolordu idi. Komutan ı Kâz ı m Karabekir Pa ş a'yd ı . Bu kolordunun tümenlerinden birinin' (9'uncu Tümen) merkezi Erzurum'da, komutan ı Rü ş tü Bey; ötekinin (3'üncü Tümen) merkezi Trabzon'da idi. Komutan ı Yarbay Hâlit Bey' di. Hâlit Bey İ stanbul'a ça ğ r ı lm ış oldu ğ undan komutadan çekilerek Bayburt'ta gizlenmi ş , tümen vekâletle idare ediliyor. Kolordunun öteki iki tümeninden 12'nci Tümen, Hasankale'nin do ğ usunda s ı n ı rda,11'inci Tümen Bayez ı t'ta bulunuyordu. Diyarbak ı r bölgesinde bulunan 2 tümenli 13'üncü Kolordu müstakildi. İ stanbul'a ba ğ l ı bulunuyordu. Bir tümeni (2'nci Tümen) Siirt'te öteki tümeni (5'inci Tümen) Mardin'de idi. MÜFETT İŞ L İ K GÖREV İ M İ N GEN İŞ YETK İ LER İ Benim, bu iki kolorduya do ğ rudan do ğ ruya emir ve komuta vermekten daha ileri bir yetkim vard ı ki, müfetti ş lik bölgesine yak ı n olan askerî birliklere de tebligat yapabilecektim. Ayn ı ş ekilde bölgemde bulunan ve bölgeme kom ş u olan illere de tebligatta bulunabilecektim. Bu yetkiye göre, Ankara'da bulunan 20'nci Kolordu ve bunun ba ğ l ı bulundu ğ u müfetti ş lik ile, Diyarbak ı r'daki kolordu ile ve hemen hemen Anadolu'nun bütün sivil yönetim amirleriyle il ş kiler kurabilecek ve yaz ış malar yapabilecektim. Bu geni ş yetkinin, beni İ stanbul'dan sürmek ve uzakla ş t ı rmak maksad ı yla Anadolu'ya gönderenler taraf ı ndan, bana nas ı l verilmi ş oldu ğ u garibinize gidebilir. Hemen ifade etmeliyim ki, onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler. Ne pahas ı na olursa olsun, benim İ stanbul'dan uzakla ş mam ı isteyenlerin bulduklar ı gerekçe Samsun ve dolaylar ı ndaki güvensizlik olaylar ı n ı yerinde görüp tedbir almak üzere Samsun'a kadar gitmekti. Ben, bu görevin yerine getirilmesinin bir makam ve yetki sahibi olmaya ba ğ l ı bulundu ğ unu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sak ı nca görmediler. O tarihte Genelkurmay'da bulunan ve benim maksad ı m ı bir dereceye kadar sezmi ş olan kimselerle görü ş tüm. Müfetti ş lik görevini buldular; yetki konusu ile ilgili talimat ı da ben kendim yazd ı rd ı m. Hattâ Harbiye Naz ı r ı olan Ş akir Pa ş a , bu talimat ı okuduktan sonra, imzalamaya çekinmi ş ; anla şı l ı r anla şı lmaz bir biçimde mührünü basm ış t ı r. GENEL DURUMUN DAR B İ R ÇERÇEVE İ Ç İ NDEN GÖRÜNÜ Ş Ü Bu aç ı klamalardan sonra, genel durumu daha dar bir çerçeve içine alarak, çabucak ve kolayca hep birlikte gözden geçirelim : Dü ş man devletler, Osmanl ı devlet ve memleketine kar şı maddî ve manevî sald ı r ı ya geçmi ş ler. Onu yoketmeye ve payla ş maya karar vermi ş ler. Padi ş ah ve halife olan zat, hayat ve rahat ı n ı kurtarabilecek çareden ba ş ka bir ş ey dü ş ünmüyor. Hükûmeti de ayn ı durumda. Fark ı nda olmad ığı halde, ba ş s ı z kalm ış olan millet, karanl ı klar ve belirsizlikler içinde olup bitecekleri beklemekte. Felâketin deh ş et ve a ğı rl ığı n ı kavramaya ba ş layanlar, bulunduklar ı çevreye ve alabildikleri etkilere göre kendilerince kurtulu ş çaresi sayd ı klar ı tedbirlere ba ş vurmakta... Ordu, ismi var cismi yok bir durumda. Komutanlar ve subaylar, I. Dünya Sava şı 'n ı n bunca çile ve güçlükleriyle yorgun, vatan ı n parçalanm ış oldu ğ unu görmekle yürekleri kan a ğ l ı yor; gözleri önünde derinle ş en karanl ı k felâket uçurumu kenar ı nda beyinleri bir çare, kurtulu ş çaresi aramakla me ş gul... Burada pek önemli olan bir noktay ı da belirtmeli ve aç ı klamal ı y ı m. Millet ve ordu, Padi ş ah ve Halife'nin hâinli ğ inden haberdar olmad ığı gibi, o makama ve o makamda bulunana kar şı as ı rlar ı n kökle ş tirdi ğ i din ve gelenek, ba ğ lar ı dolay ı s ı yla da içten gelerek boyun e ğ mekte ve sad ı k. Millet ve ordu bir yandan kurtulu ş çaresi dü ş ünürken bir yandan da yüzy ı llard ı r süregelen bu al ış kanl ı k 5 dolay ı s ı yla, kendinden önce, yüce hilâfet ve saltanat makam ı n ı n kurtar ı lmas ı n ı ve dokunulmazl ığı n ı dü ş ünüyor. Halifesiz ve padi ş ahs ı z kurtulu ş un anlam ı n ı kavrama yetene ğ inde de ğ il... Bu inanca ayk ı r ı bir dü ş ünce ve görü ş ileri süreceklerin vay haline! Derhal dinsiz, vatans ı z, hain ve istenmeyen ki ş i olur... Di ğ er önemli bir noktay ı da belirtmek gerekir. Kurtulu ş çaresi ararken İ ngiltere, Fransa, İ talya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ilke olarak kabul edilmekte idi. Bu devletlerden yaln ı z biri ile bile ba ş a ç ı k ı lamayaca ğı kuruntusu hemen bütün kafalarda yer etmi ş ti. Osmanl ı Devleti'nin yan ı nda, koskoca Almanya, Avusturya - Macaristan varken hepsini birden yenip yerlere seren İ tilâf kuvvetleri kar şı s ı nda, yeniden onlarla çat ış maya varabilecek durumlara girmekten daha büyük mant ı ks ı zl ı k ve ak ı ls ı zl ı k olamazd ı Bu zihniyette olan yaln ı z halk de ğ ildi; özellikle seçkin ve ayd ı n denen insanlar böyle dü ş ünüyordu. O halde, kurtulu ş çaresi ararken iki ş ey söz konusu olmayacakt ı . Önce, İ tilâf Devletleri'ne kar şı dü ş manca tav ı r al ı nmayacak; sonra, Padi ş ah ve Halife'ye canla ba ş la ba ğ l ı ve sad ı k kalmak temel ş art olacakt ı DÜ Ş ÜNÜLEN KURTULU Ş ÇARELER İ Ş imdi Efendiler, müsaade buyurursan ı z size bir soru soray ı m : Bu durum ve ş artlar kar şı s ı nda kurtulu ş için nas ı l bir karar akla gelebilirdi? Aç ı klad ığı m hususlara ve yapt ığı m gözlemlere göre üç türlü karar ortaya at ı lm ış t ı r. Birincisi, İ ngiliz himâyesini istemek İ kincisi, Amerikan mandas ı n ı istemek, Bu iki türlü karar sahipleri, Osmanl ı Devleti'nin bir bütün halinde korunmas ı n ı dü ş ünenlerdir. Osmanl ı topraklar ı n ı n çe ş itli devletler aras ı nda taksimi yerine, imparatorlu ğ u tek bir devletin koruyuculu ğ u alt ı nda bulundurmay ı tercih edenlerdir. Üçüncü karar, bölgesel kurtulu ş çarelerine ba ş vurmu ş tur. Söz geli ş i, baz ı bölgeler kendilerinin Osmanl ı Devleti'nden kopar ı laca ğı görü ş üne kar şı ondan ayr ı lmama tedbirlerine ba ş vuruyordu. Baz ı bölgeler de Osmanl ı Devleti'nin ortadan kald ı r ı laca ğı n ı ve Osmanl ı ülkesinin taksìm edilece ğ ini oldubitti kabul ederek kendi ba ş lar ı n ı kurtarmaya çal ışı yordu. Bu üç türlü karar ı n gerekçesi yapt ığı m aç ı klamalarda yer alm ış t ı r. BEN İ M KARARIM Efendiler, ben bu kararlar ı n hiçbirinde isabet görmedim. Çünkü bu kararlar ı n dayand ığı bütün deliller ve mant ı klar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulundu ğ umuz o tarihte, Osmanl ı Devleti nin temelleri çökmü ş , ömrü tamamlanm ış t ı Osmanl ı memleketleri tamamen parçalanm ış t ı Ortada bir avuç Türk'ün bar ı nd ığı bir ata yurdu kalm ış t ı Son mesele bunun da taksimini sa ğ lamaya çal ış maktan ibaretti. Osmanl ı Devleti onun istiklâli padi ş ah, halife, hükûmet, bunlar ı n hepsi anlam ı kalmam ış birtak ı m bo ş sözlerden ibaretti. Neyin ve kimin dokunulmazl ığı için kimden ne gibi yard ı m sa ğ lanmak isteniyordu? O halde ciddî ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu durum kar şı s ı nda bir tek karar vard ı . O da milIî hâki'miyete dayanan, kay ı ts ı z ş arts ı z, ba ğı ms ı z yeni bir Türk devleti kurmak! İş te, daha İ stanbul'dan ç ı kmadan önce dü ş ündü ğ ümüz ve Samsun'da Anadolu topraklar ı na ayak basar basmaz uygulanmas ı na ba ş lad ığı m ı z karar, bu karar olmu ş tur. YA İ ST İ KLAL YA ÖLÜM Bu karar ı n dayand ığı en güçlü muhakeme ve mant ı k ş uydu : Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve ş erefli bir millet olarak ya ş amas ı d ı r. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekle ş tirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun istiklâlden yoksun millet, medeni insanl ı k dünyas ı kar şı s ı nda u ş ak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lay ı k görülemez. Yabanc ı bir devletin koruyup kollay ı c ı l ığı n ı kabul etmek insanl ı k vas ı flar ı ndan yoksunlu ğ u, güçsüzlük ve miskinli ğ i itiraftan ba ş ka bir ş ey de ğ ildir.Gerçekten de bu seviyesizli ğ e dü ş memi ş olanlar ı n, isteyerek ba şı na bir yabanc ı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. 6 Halbuki Türk'ün haysiyeti, gururu ve kaabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir ya ş amaktansa yok olsun daha iyidir!... O halde, ya istiklal ya ölüm! İş te gerçek kurtulu ş isteyenlerin parolas ı bu olacakt ı r. Bir an için, bu karar ı n uygulanmas ı nda ba ş ar ı s ı zl ığ a u ğ ranaca ğı n ı farz edelim. Ne olacakt ı ? Esirlik! Peki efendim. Öteki karalara boyun e ğ me durumunda sonuç bunun ayn ı de ğ il miydi? Ş u farkla ki, istiklali için ölümü göze alan bir millet, insanl ı k haysiyet ve ş erefinin gere ğ i olan bütün fedakarl ığı yapmakla teselli bulur ve hiç ş üphesiz, esirlik zincirini kendi elleriyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete bakarak dost ve dü ş man gözündeki yeri bamba ş ka olur. Sonra, Osmanl ı hânedan ve saltanat ı n ı n devam ettirilmesine çal ış mak, elbette Türk milletine kar şı en büyük kötülü ğ ü i ş lemekti. Çünkü, millet her türlü fedakarl ığı göze alarak istiklalini kazanm ış olsa da, saltanat sürüp gitti ğ i taktirde, bu istiklale kazan ı lm ış gözüyle bak ı lamazd ı . Art ı k ,vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir ba ğ lant ı s ı kalmam ış bir sürü delinin, devlet ve milletin istiklâl ve haysiyetinin koruyucusu mevkiinde bulundurulmas ı na nas ı l göz yumulabirdi? Halifeli ğ in durumuna gelince, ilim ve tekni ğ in nurlara bo ğ du ğ u gerçek medeniyet dünyas ı nda gülünç say ı lmaktan ba ş ka bir yan ı kalm ış m ı yd ı ? Görülüyor ki, verdi ğ imiz karar ı n uygulanmas ı n ı sa ğ layabilmek için daha milletin al ış k ı n olmad ığı baz ı konulara dokunmak gerekiyordu. Ortaya at ı lmas ı nda, kamuoyu bak ı m ı ndan büyük sak ı ncalar do ğ uraca ğı san ı lan hususlar ı n dile getirilmesinde kaç ı n ı lmaz bir zaruret vard ı Osmanl ı Hükumeti'ne, Osmanl ı padi ş ah ı na ve Müslümanlar ı n halifesine ba ş kald ı rmak, bütün milleti ve orduyu ayakland ı rmak gerekiyordu. UYGULAMAYI SAFHALARA AYIRMAK VE BASAMAK BASAMAK İ LERLEYEREK HEDEFE VARMAK Türk ata yurduna ve Türk'ün istiklâline sald ı ranlar kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silâhla kar şı koymak ve onlarla çarp ış mak gerekiyordu. Bu önemli karar ı n bütün gerek ve zaruretlerini daha ilk gününde aç ığ a vurup ifade etmek, elbette isabetli olamazd ı . Uygulamay ı birtak ı m safhalara ay ı rmak, olaylardan ve olaylar ı n ak ışı ndan yararlanarak milletin duygu ve dü ş üncelerini haz ı rlamak ve basamak basamak ilerleyerek hedefe ula ş maya çal ış mak gerekiyordu. Nitekim öyle olmu ş tur. E ğ er dokuz y ı ll ı k faaliyetimiz ve yapt ı klar ı m ı z bir mant ı k silsilesi ile gözden geçirilirse, ilk günden bugüne kadar takip etti ğ imiz genel do ğ rultunun, ilk karar ı n çizdi ğ i yoldan ve yöneldi ğ i hedeften asla sapmam ış oldu ğ u kendili ğ inden anla şı l ı r. Burada, zihinlerde yer etmi ş olmas ı ihtimali bulunan baz ı karars ı zl ı k dü ğ ümlerinin çözülmesini kolayla ş t ı rmak için, bir gerçe ğ i hep birlikte gözden geçirmeliyiz. Yap ı lan Millî Mücadele d ış tan gelen sald ı r ı ya kar şı vatan ı n kurtulu ş unu tek hedef olarak kabul etti ğ ine göre, bu Millî Mücadele'nin, ba ş ar ı ya yakla ş t ı kça, safha safha bugünkü döneme kadar millî irade rejiminin bütün ilke ve gereklerini yerine getirmesi tabiî ve kaç ı n ı lmaz bir tarihî ak ış idi. Bu kaç ı n ı lmaz tarihî ak ışı gelenekten gelen al ış kanl ığı ile hemen sezmi ş olan hükümdar ailesi, ilk andan ba ş layarak Milli Mücadele'nin amans ı z dü ş man ı kesildi. Bu kaç ı n ı lmaz tarihî ak ışı daha ba ş lang ı çta ben de görmü ş ve sezmi ş tim. Ancak, sonuna kadar devam etmi ş olan bu sezgimizi ba ş lang ı çta bütün yönleri ile aç ığ a vurup ifade etmedik. Gelecekteki ihtimaller üzerinde fazla konu ş mak, giri ş ti ğ imiz gerçek ve maddî mücadeleye hayalî bir macera niteli ğ i verdirebilirdi. D ış tehlikenin yak ı n etkilerini derinden duyanlar aras ı nda, geleneklerine, dü ş ünce kabiliyetlerine ve ruh yap ı lar ı na ayk ı r ı olan muhtemel de ğ i ş melerden ürkeceklerin ilk anda direnme güçlerini harekete geçirebílirdi. Ba ş ar ı için pratik ve güvenilir yol, her safhay ı vakti geldikçe uygulamakt ı Milletin geli ş mesini ve yükselmesini sa ğ layacak do ğ ru yol buydu. Ben de bu yolda yürüdüm. Ancak, bu pratik ve güvenilir ba ş ar ı yolu, yak ı n çal ış ma arkada ş lar ı m olarak tan ı nm ış kimselerden baz ı lar ı ile aram ı zda zaman zaman görü ş ler, davran ış lar veya yap ı lan çal ış malardaki uygulamalar bak ı m ı ndan temel veya ikinci derecede birtak ı m anla ş mazl ı klar ı n, k ı rg ı nl ı klar ı n ve hattâ ayr ı lmalar ı n da sebebi ve aç ı klay ı c ı s ı olmu ş tur. Millî Mücadele'ye beraber ba ş layan yolculardan baz ı lar ı , millî hayat ı n bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlar ı na kadar uzanan geli ş melerinde, kendi fikir ve ruh kabiliyetlerinin kavray ış s ı n ı r ı bittikçe bana kar şı direni ş e ve muhalefete geçmi ş lerdir. Bu noktalara, ayd ı nlanman ı z ve kamuoyunun ayd ı nlanmas ı na yard ı mc ı olmak için, s ı ras ı geldikçe birer birer i ş aret etmeye çal ış aca ğı m. 7 M İ LL İ SIR Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse, diyebilirim ki, ben milletin vicdan ı nda ve gelece ğ inde hissetti ğ im büyük geli ş me kabiliyetini, bir millî s ı r gibi vicdan ı mda ta şı yarak, yava ş yava ş bütün bir topluma uygulatmak mecburiyetinde idim. ORDU İ LE TEMAS Ş imdi Efendiler, ilk i ş olmak üzere, bütün ordu ile temasa geçmek gerekiyordu. Erzurum'daki 15' inci Kolordu Komutan ı 'na 21 May ı s 1919'da yazd ığı m bir ş ifrede : "Genel durumumuzun almakta oldu ğ u tehlikeli ş ekilden pek üzüldü ğ ümü ve elem duydu ğ umu, millet ve memlekete borçlu oldu ğ umuz bu son vicdan görevini yak ı ndan, ortak bir çal ış ma ile yerine getirmemin mümkün olaca ğı inanc ı ile bu son memuriyeti kabul etti ğ imi; bir an önce Erzurum'a gitmek iste ğ inde bulundu ğ umu, ancak, Samsun ve dolaylar ı güvenlik yetersizli ğ i yüzünden kötü bir sona u ğ rama tehlikesi ile kar şı kar şı ya geldi ğ inden, buralarda birkaç gün daha kalmak zarureti do ğ du ğ unu bildirdikten sonra, beni ş imdiden ayd ı nlatmaya yarayacak hususlar varsa bildirilmesini rica ettim. Gerçekten de Samsun ve dolaylar ı nda Rum çetelerinin Müslüman halka sald ı rmas ı ve zaten vas ı tas ı z b ı rak ı lm ış olan bölge yöneticilerinin yabanc ı lar ı n da i ş e kar ış malar ı yüzünden hiçbir tedbir alamamas ı , durumu güçle ş tirmi ş ti. Tan ı d ığı m ı z ve kendisinden büyük enerji bekledi ğ imiz bir zat ı n Samsun'a mutasarr ı f olarak tayinini sa ğ lamak için te ş ebbüste bulunmakla birlikte, 3'üncü Kolordu Komutan ı 'n ı geçici olarak Canik mutasarr ı fl ığı na atad ı m. Bölgede elden gelen bütün tedbirlerin al ı nmas ı na, özellikle halk ı n gerçek durum üzerinde ayd ı nlat ı lmas ı na ve orada bulunan yabanc ı birlik ve subaylardan çekinmeye ve korkmaya gerek olmad ığı n ı n anlat ı lmas ı na önem verildi ve hemen o bölgede millî te ş kilât kurulmas ı na giri ş ildi. 23 May ı s 1919'da Ankara'da bulunan 20'nci Kolordu Komutan ı 'na : Samsun'a geldi ğ imi, kendisi ile daha s ı k ı ili ş ki kurmak istedi ğ imi ve İ zmir dolaylar ı na dair daha kolayl ı kla alabilece ğ i bilgilerden haberdar olmak istedi ğ imi bildirdim. Bu kolordunun durumu ile daha İ stanbul'da iken ilgilenmi ş tim. Güneyden Ankara bölgesine trenle nakli söz konusu idi. Bu nakliyat ı n engellenmekte oldu ğ unu anlam ış bulundu ğ umdan, İ stanbul'dan hareketim günlerinde Genelkurmay Ba ş kan ı olan Cevat Pa ş a'dan,kolordunun trenle nakli gecikirse, karadan yürüyerek Ankara'ya sevkini rica etmi ş tim. Bundan dolay ı sözünü etti ğ im ş ifreli telgraf ı mda,20'nci Kolordu birliklerinin bütün mevcudu ile Ankara'ya gelmeyi ba ş ar ı p ba ş aramayaca ğı n ı sordum. Canik sanca ğı hakk ı nda bilgi verdikten sonra, bir iki güne kadar Samsun'dan karargâh ı mla bir süre için Havza'ya gidece ğ imi ve mutlaka Samsun'dan hareketimden önce beni ayd ı nlatacak bilgileri bekledi ğ imi yazd ı m. 20'nci Kolordu Komutan ı ndan, üç gün sonra 26 May ı s 1919'da ald ığı m cevapta İ zmir'den düzenli bilgi alamad ı klar ı n ı , Manisa'n ı n da i ş gal edildi ğ ini telgraf memurlar ı n ı n haber verdi ğ ini, kolordunun Ere ğ li'de bulunan birliklerinin hepsini trenle nakletmeyi ba ş aramad ı klar ı ndan karadan yürüyü ş e ba ş lad ı klar ı n ı , ancak aradaki uzakl ı k dolay ı s ı yla Ankara'ya ne zaman varacaklar ı n ı n belli olmad ığı n ı bildiriyordu. Kolordu Komutan ı ayn ı telgraf ı nda Afyonkarahisar'da bulunan 23'üncü Tümen'in mevcudunun azl ığı ndan ve orada ellerine geçen erleri bu tümene göndermekte olduklar ı ndan söz ettikten sonra, Kastamonu ve Kayseri dolaylar ı ndan, güvenlik bozucu baz ı olaylarla ilgili haberler gelmeye ba ş lad ığı n ı bildiriyor ve zaman zaman bilgi verece ğ ini yaz ı yordu. 27 May ı s 1919 tarihinde, Havza'dan, 20' nci Kolordu Komutan ı 'ndan ve ayn ı zamanda bu kolordunun ba ğ l ı bulundu ğ u Konya'daki Ordu Müfetti ş li ğ i'nden, Afyonkarahisar'daki tümenin takviyesi için hangi kaynaklardan yararlan ı lmakta oldu ğ unu ve kuvvetinin artt ı r ı lmas ı na maddi imkân bulunup bulunmad ığı n ı , bugünkü ş artlara ve durumumuza göre bu tümene nas ı l bir görev verilmesinin dü ş ünüldü ğ ünü sordum. Kolordu Komutan ı , 28 May ı s 1919'da sordu ğ um hususlarla ilgili bilgi veriyor ve 23'üncü Tümen dü ş man bir i ş gal durumu kar şı s ı nda yerini terketmeyecek ve sald ı r ı ya u ğ rarsa bölge halk ı ndan alaca ğı yard ı mla kendi kesimini savunacakt ı r diyordu. Ordu Müfetti ş i de 30 May ı s 1919'da verdi ğ i cevapta 23'üncü Tümen, Karahisar'daki güvenli ğ i korumakla birlikte, her türlü i ş gal olay ı na her türlü vas ı tayla kar şı koyacakt ı r diyordu. Bu 8 vas ı talar ı n haz ı rlanmakta oldu ğ unu ve Konya'da orduya yard ı mc ı olabilecek bir kuvvetin haz ı rlanmas ı na çal ışı ld ığı n ı , ancak bu kuvvetin bir ad ı n ı n ve ünvan ı n ı n bulunmad ığı n ı bildiriyordu. Ben, müfetti ş li ğ e yazd ığı m telgrafta, Konya'da bir vatan ordusu kurulmaktad ı r, diye baz ı haberler yay ı lm ış t ı r, bunun içyüzü ve te ş kilat ı nedir demi ş tim. Böyle bir soruyu yöneltmekten maksad ı m, biraz da onlar ı özendirmek ve harekete geçirmekti. Müfetti ş li ğ in verdi ğ i son bilgi bunun üzerinedir. Kolordu Komutan ı bu aç ı klama iste ğ ime Konya'da vatan ordusunun kuruldu ğ undan haberdar de ğ ilim demi ş ti. 20' nci Kolordu ve Konya'daki Ordu Müfetti ş li ğ i ile kurdu ğ um temas sonunda edindi ğ im bilgilerden, dikkat ve uyan ı kl ığı gerektiren noktalar ı 1 Haziran 1919'da Erzurum'daki 15'inci Kolordu, Samsun'daki 3' üncü Kolordu ve Diyarbak ı r'daki 13' ncü Kolordu Komutanlar ı na bildirdim. Trakya'da bulunan kuvvet ve komuta durumunu bilmiyordum. O bölge ile de temas kurmak gerekiyordu. Bu maksatla İ stanbul'da, Genel Kurmay Ba ş kan ı Cevat Pa ş a'dan 16 Haziran 1919'da özel ş ifre ile - Cevat Pa ş a ile İ stanbul'dan ayr ı ld ığı m gün gizli ve özel bir ş ifre kararla ş t ı rm ış t ı k-, Edirne'de Kolordu Komutan ı n ı n kim oldu ğ unu ve Cafer Tayyar Bey'in nerede bulundu ğ unu sordum. Cevat Pa ş a 17 Haziranda cevap verdi. Cafer Tayyar Bey'in 1'inci Kolordu Komutan ı olarak Edirne'de bulundu ğ unu ö ğ rendim. Amasya'dan 18 Haziran 1919 tarihinde, Edirne'de 1'inci Kolordu Komutan ı Cafer Tayyar Bey 'e ş ifre ile verdi ğ im direktifte ba ş l ı ca ş u hususlar ı belirttim : Millî istiklâlimizi bo ğ an ve vatan ı m ı z ı n parçalanmas ı tehlikelerini haz ı rlayan İ tilâf Devletleri'nin yapt ı klar ı , İ stanbul hükûmetinin esir ve güçsüz durumu sizce de bilinmektedir. Milletin kaderini böyle bir hükûmetin eline teslim etmek, y ı k ı lmaya mahkûm olmakt ı r. Trakya ve Anadolu'daki millî te ş kilâtlar ı n birle ş tirilmesi ve milletin sesini bütün gürlü ğ ü ile dünyaya duyurabilmesi için, güvenli biryer olan Sivas'ta ortak ve güçlü bir hey'et kurulmas ı kararla ş t ı r ı lm ış t ı r. Trakya Pa ş aeli Cemiyeti, yetki sahibi olmamak üzere İ stanbul'da bir hey'et bulundurabilir. Ben İ stanbul'da iken Trakya Cemiyeti üyelerinden baz ı lar ı yla görü ş mü ş tüm. Ş imdi zaman geldi. Gereken kimselerle gizlice görü ş erek derhal te ş kilât kurunuz ve benim yan ı ma da temsilci olarak de ğ erli bir iki ki ş i gönderiniz. Onlar gelinceye kadar Edirne ilinin haklar ı n ı n savunucusu olmak üzere, te ş kilât üyelerinin beni vekil seçtiklerini belirten imzal ı bir belgeyi kendi imzas ı yla ve ş ifreli telgrafla bildiriniz. İ stiklâlimizi kazan ı ncaya kadar, bütün milletle birlikte fedakârca çal ış aca ğı ma mukaddesat ı m üzerine yemin ettim. Art ı k benim için Anadolu'dan hiçbir yere gitmemek karar ı kesindir. Trakya'n ı n manevî gücünü yükseltmek maksad ı yla bu talimâta ş u bilgileri de ekledim : Anadolu halk ı ba ş tan a ş a ğı bölünmez bir bütün haline getirildi. Kararlar, istisnas ı z, bütün komuta hey'etleri ve arkada ş lar ı m ı zla birlikte al ı n ı yor. Vali ve mutasarr ı flar ı n hemen hepsi bizimle beraberdir. Anadolu'daki millî te ş kilât ilçe ve bucaklara kadar geni ş ledi. İ ngiliz himayesi alt ı nda ba ğı ms ı z bir Kürdistan kurulmas ı ile ilgili propaganda ortadan kald ı r ı ld ı ve taraftarlar ı yola getirildi. Kürtler Türklerle birle ş ti. YUNAN ORDUSUNUN MAN İ SA VE AYDIN ÇEVRES İ N İ İŞ GAL İ Bu tarihe kadar Yunan ordusunun Manisa ve Ayd ı n çevrelerini de i ş gal etmi ş olduklar ı n ı ö ğ rendim. Fakat, İ zmir'de ve Ayd ı n'da bulunduklar ı n ı bildi ğ im kuvvetlerin ne durumda olduklar ı na dair daha hiçbir yerden aç ı k bir bilgi elde edemiyordum. Do ğ rudan do ğ ruya bu kuvvet komutanlar ı na da baz ı emirler yazm ış t ı m. Nihayet 29 Haziran'da, 56' nc ı Tümen Komutan ı Bekir Sami Bey'in iki gün önceki tarihli bir ş ifreli telgraf ı n ı ald ı m. 56'nc ı Tümen'e İ zmir'de Hurrem Bey ad ı nda biri komuta ediyormu ş . Bu zat ve İ zmir'deki iki alay ı n k ı l ı ç art ığı subaylar ı yla birlikte hemen hepsi esir olmu ş lar. Yunanl ı lar bunlar ı gemilerle Mudanya'ya götürmü ş ler. Bekir Sami Bey, bu k ı l ı ç art ı klar ı n ı n komutas ı n ı ele almak üzere gönderilmi ş Bekir Sami Bey, 27 Haziran 1919 tarihli telgraf ı nda, 22 Haziran 1919 tarihli iki emrimi, ancak 27 Haziran'da Bursa'ya vard ığı nda alabildi ğ ini söylüyor. Verdi ğ i bilgi ve yapt ığı aç ı klamada : Millî gayeleri gerçekle ş tirecek yeterli vas ı talar ı bulamad ığı mdan ve tümenimi yeniden düzenleyip yoluna koyabilirsem daha iyi hizmetlerin yap ı lmas ı n ı mümküngördü ğ ümden 21 Haziran sabah ı Kula'dan Bursa'ya do ğ ru harekete mecbur oldum. Bununla birlikte ve birçok engele ra ğ men, millî 9 bir mücadelenin memleketin kurtar ı lmas ı için kaç ı n ı lmaz oldu ğ u dü ş üncesini her tarafa yaymay ı ba ş ard ı m diyor. Dü ş ündüklerime ve yapt ı klar ı ma sars ı lmaz inanc ı oldu ğ unu bildiriyor. Bu konuda hemen temaslara ba ş lad ığı n ı , Çine'de bulunan 57'nci Tümen'e de emir vermemi, kendisine de emir vermekte devam etmemi istiyordu. M İ LL İ TE Ş K İ LATIN KURULMASI VE M İ LLET İ N UYARILMASI Bir hafta kadar Samsun'da ve 25 May ı stan 12 Hazirana kadar Havza'da kald ı ktan sonra Amasya'ya gittim. Bu süre içinde bütün yurtta millî te ş kilât kurulmas ı gere ğ ini bir genelge ile bütün komutanlara ve sivil idare âmirlerine bildirdim. Dikkate de ğ er bir noktad ı r ki, İ zmir'in, onun arkas ı ndan da Manisa ve Ayd ı n' ı n i ş gali ile, yap ı lan sald ı r ı ve zulümler hakk ı nda millet daha ayd ı nlanmam ış ; millî varl ığ a vurulan bu korkunç darbeye kar şı aç ı ktan aç ığ a herhangi bir tepki ve ş ikâyet gösterilmemi ş ti. Milletin, bu haks ı z darbe kar şı s ı nda sessiz ve hareketsiz kalmas ı , elbette kendi lehine yorumlanamazd ı . Onun için milleti uyar ı p harekete getirmek gerekirdi. Bu maksatla 28 May ı s 1919 tarihinde valilere ve ba ğı ms ı z mutasarr ı fl ı klara, Erzurum'da 15' inci Kolordu, Ankara'da 20' nci Kolordu ve Diyarbak ı r'da l3' üncü Kolordu Komutanl ı klar ı na, Konya'da Ordu Müfetti ş li ğ i'ne ş u yolda birer genelge gönderdim: Ízmir'in ve maalesef bunun arkas ı ndan da Manisa ve Ayd ı n' ı n i ş gali, gelecekteki tehlikeyi daha aç ı k olarak sezdirmi ş tir. Yurt bütünlü ğ ümüzün korunmas ı için, milletçe gösterilen tepkinin daha canl ı ve sürekli olmas ı gerekir. Ya ş ay ışı m ı zda ve millî ba ğı ms ı zl ığı m ı zda gedikler açan i ş gal ve ilhak gibi olaylar, bütün millete kan a ğ latmaktad ı r. Izd ı raplar dindirilemiyor. Sindirilmesi ve katlan ı lmas ı mümkün olmayan bu duruma derhal son verilmesinin bütün medenî milletlerle büyük devletlerin adalet ve nüfûzundan sab ı rs ı zl ı kla beklendi ğ ini göstermek maksad ı yla, önümüzdeki hafta içinde ve çe ş itli illere göre, pazartesi ba ş lay ı p çar ş amba günü müracaat ı n arkas ı al ı nmak üzere, büyük ve heyecanl ı mitingler yap ı larak millî gösterilerde bulunulmas ı , bunun bütün kasaba ve köylere kadar yayg ı nla ş t ı r ı lmas ı , bütün büyük devletlerin temsilcileriyle Bâb ı âli'ye etkileyici telgraflar çekilmesi, yabanc ı lar ı n bulundu ğ u yerlerde yabanc ı lar da etki alt ı na al ı nmakla birlikte, düzenlenen millî gösterilerde terbiye ve a ğı rba ş l ı l ığ nn titizlikle korunmas ı , Hristiyan halka kar şı sald ı r ı , gösteri ve dü ş manl ı k gibi tav ı r ve davran ış lardan sak ı n ı lmas ı zaruridir. Yüksek ş ahsiyetinizin bu konularda duyarl ı ve etkili bulunmalar ı dolay ı s ı yla i ş in iyi idare edilece ğ ine ve ba ş ar ı ya ula ş aca ğı na bendenizin tam bir güveni vard ı r. Sonuçtan haberdar buyurulmam ı rica ederim. M İ T İ NGLER, M İ LL İ GÖSTER İ LER Verdi ğ im bu talimat üzerine her yerde gösteri toplant ı lar ı yap ı lmaya ba ş land ı Yaln ı z, s ı n ı rl ı birkaç yerde baz ı yersiz korkularla karars ı zl ığ a dü ş üldü ğ ü anla şı lm ış t ı r. Örnek olarak,15' inci Kolordu Komutan ı 'n ı n Trabzon hakk ı nda gönderdi ğ i 9 Haziran 1919 tarihli ş ifreden miting s ı ras ı nda Rumlar ı n uygunsuz davran ış larda bulunabilecekleri hiç yoktan bir olay ç ı kabilece ğ i dü ş üncesi ile, mitinge karar verilmi ş ken bu karar ı n uygulanmad ığı ... mitingi düzenleyen heyetin toplant ı s ı nda İ strati ve Polidis'in de haz ı r bulundu ğ u anla şı l ı yordu. Trabzon, Karadeniz k ı y ı s ı nda ve önemli bir merkez oldu ğ undan orada millî te ş ebbüs ve faaliyetler konusunda gösterilen karars ı zl ı k ve Yunanl ı lar aleyhinde millî gösteriler yap ı lmas ı görü ş melerinde İ strative Polidis Efendiler 'i de bulundurmak gibi, te ş ebbüsün ciddiyetsizli ğ ine delil say ı lacak gev ş eklikler, elbette İ stanbul ve dü ş manlar içi